Piramid Sanat ev sahipliğinde gerçekleşen “Yüzyıllık Opera ve Tiyatro Serüveni” paneli, farklı bakış açılarına ve deneyimlerine sahip önemli isimleri bir araya getirdi.
Zeliha Berksoy‘un konuşmasıyla başlayan panelde Berksoy, sanat kariyerindeki başarıları ve karşılaştığı zorlukları detaylı bir şekilde paylaşarak Türkiye’de tiyatronun-tiyatrocuların sıkıntılarına odaklandı. Ancak, şikayet odaklı anlatımı, sorunlara çözüm önerileri sunmak yerine kişisel bir ifade haline dönüştü.
İkinci konuşmacı olarak söz alan Dilek Türker‘in konuşması, panelin olumlu bir hava yakalamasını sağladı. Türker, sanatın gücüne dair pozitif bir perspektif sunarak izleyicilere motivasyon aşıladı. Ancak, Zeliha Berksoy’un Türker’e tepkisi, sanatçılar arasındaki çatışmayı, anlayış eksikliğini ve farklı bakış açılarına saygı gösterme zorluğunu öne çıkardı. Bir Cumhuriyet kadınının tüm zorluklara rağmen nasıl başarılı olabileceğini anlatmaya çalışan Türker’in pozitif yaklaşımına, Zeliha Hanım’ın “burada yaptıklarımızı konuşmaya gelmedik. Bunları anlatacak olsam ben de anlatırdım” şeklinde araya girmesi bir sanatçının olumlu enerjisinin bile bazen olumsuz ya da amacını anlayamadığımız bir yaklaşımla nasıl sorgulanabileceğini yansıttı. Ve bu tepkiye rağmen Türker, gerçek bir Cumhuriyet kadını duruşu ile konuşmasını yine umut vadeden bir tutumla Nazım Hikmet‘in dizeleri ile bitirdi.
Zeliha Berksoy’un Dilek Türker’e tepkisi bir sanatçı ruhundan çok kişisel bir tutum edasındaydı. “Gençlerimize örnek olmalıyız” diyen bir sanatçının bu tavrının, O’nun deyimi ile 42 yaşında çocuk bir sanatçı olarak beni çok üzmüş olması bu yazıyı yazmama neden oldu.
Son konuşmacı olarak ise Orhan Aydın‘ın yakın döneme ve siyasi eleştirilere odaklanan konuşması, panelin siyasi boyutunu güçlendirdi. Ancak, konuşmasının büyük çoğunluğunun çözüm odaklı olmamasından dolayı izleyicilerin üzerinde derinlemesine düşündürücü bir etki bırakmaktan uzak kaldı. Sanatın toplumsal sorumluluğunu vurgulamak önemli, ancak sorunlara çözüm aramadan, sunmadan yapılan eleştiriler, bu tarz panellerin etkisini azaltmakta.
Etkinliğin ev sahibi ve düzenlediği bu tarz panellerde moderatörlük yapan Bedri Baykam, panel sırasında sanki; ‘ben üzerime düşeni zaten yaptım’ havasında ilgisiz bir tavır sergilemesiyle dikkat çekti. Sanatın gücünü vurgulayan konuşmalara rağmen, panel süresince telefonundan gözlerini ayırmayan Baykam’ın ilgisizliği, ‘hep aynı şeyleri konuşuyoruz, ben bunları biliyorum’ gibi bir izlenime neden oldu bende. Ayrıca bu tavrın bende, panelin beklentileri karşılayamadığı yönünde bir değerlendirme doğurdu.
Panelin son gününe kadar katılacağı duyurulan Müjdat Gezen‘in söyleşide yer almaması ise beklenmeyen bir durumdu. Bu önemli ismin panele katılımayacağına dair son güne kadar hiçbir açıklama yapılmamış olması, katılımcılar arasında belirsizlik ve hayal kırıklığı yarattı. Gezen’in katılacağını düşünerek geldiğini söylen pek çok izleyici ile karşılaştığım için bunu da belirtmeden geçemedim. Bu durum, panelin eksik iletişim yönetimi ve katılımcılara önceden bilgi verilmemesi gibi organizasyonel zayıflıkları da yansıttı.
Panelin son aşamasında, izleyicilerin soruları bölümünde bir katılımcı doğum günü olduğunu belirtti. Bu anı daha da özel kılan şey ise Dilek Türker’in, duygusal bir jestle ortamı yumuşatarak, dinleyiciye Nazım Hikmet’in unutulmaz bir şiirini hediye etmesiydi. Bu sıcak ve içten an, izleyiciler arasında olumlu bir atmosfer yaratırken, Türker’in duyarlılığı da etkinliğe duygusal bir derinlik kattı ve katılımcılar tarafından ayakta alkışlandı.
Sonuç olarak, panel çözüm odaklı olmasa da sanatın çeşitli yönlerini ve ülkemizde yaşanan sorunlarını yansıttı. Sanatın sorunlarını ele almak önemli, ancak bu sorunlara karşı çözüm önerileri sunmadan yapılan eleştiriler, ben de eksik bir tat bıraktı ve etkinliğin derinlik kazanmasını engelledi. Türker’in olumlu perspektifi, diğer eleştiri odaklı konuşmalarla denge bulamayarak panelin genel atmosferinde dikkat çekici bir fark yarattı. Müjdat Gezen‘in beklenmeyen katılım eksikliği ise organizasyonun daha özenli bir iletişim yönetimine ihtiyaç duyduğunu gösterdi.
Elif Doruk
100 Yıl Perspektifinde Sanat: Türkiye’de Modern ve Çağdaşın Serüveni