Shopping Cart
Total:

$0.00

Items:

0

Your cart is empty
Keep Shopping

Stephen KING’in Odası

Stephen King, eleştirmenler tarafından kariyeri boyunca yok sayılan bir yazardı. Yazdığı roman ve öykülerin çoğu sinema ya da televizyona uyarlansa da, kitapları satış rekorları kırsa da yazdıklarının edebi değeri eleştirmenlerce kabul edilmedi. Örneğin New York Times’da çıkan bir eleştiride King’den “oldukça hoş ve saçma sapan palavraların yazarı” diye söz edilmişti. Bu durum 2003’te Ulusal Kitap Vakfınca Amerikan Edebiyatına değerli katkılarından dolayı King’e madalya verilmesiyle biraz değişti. Stephen King aynı zamanda diğer yazarların çalışmalarına verdiği destekle bilinen bir yazardı. 1997’de Poets & Writers dergisi kendisine bu yüzden “Yazarlar için Yazarlar” ödülünü verdi.

King’in ilk öyküsü “I Was a Teenage Grave Robber” 1965’te Comics Review adlı bir fan dergisinde yayımlandı. Yıllarca çamaşırhanelerde çamaşır yıkayarak, liselerde İngilizce dersi vererek ve arada bir erkek dergilerine öyküler satarak ailesinin geçindirmek uğruna zorluklar çekti. Sonunda, 1973 yılında, bir anda en çok satanlar arasına giren Göz (Carrie) adlı romanını sattı. O günden sonra King’in kitapları üç yüz milyonun üstünde satış rakamlarına ulaştı. Bu zorluklarla dolu kariyerin ardında King’in yazmakla, edebiyatla kurduğu bağı kendi sözlerinden aktarmak istedik. İşte Stephen King’in kendi sözleriyle yazmak:

Stephen King

“Nerede yazarsanız yazın o mekan bütün dünyadan kaçıp saklandığınız yer, yeni bir sığınak olmalı biraz da. Orada ne kadar etraftan kopuk olursanız o kadar hayal gücünüzle baş başa kalıp derinliklerine inersiniz. Demek istediğim, örneğin yazarken bir pencere kenarında oturuyorsam, bir müddet dikkatim dağılmadan çalışırım ama sonra yoldan geçen kızlara bakmaya başlar insan, sonra arabalara kim inip biniyor gibi ufak tefek meraklar; yani sokakta her zaman olup biten şeyler işte; bu adam neyin peşinde, şu köşedeki ne satıyor acaba? Çalışma mekanım yazılarımı yazdığım sade bir oda.”

“Yazmaya oturduğum zaman işim öyküyü adım adım ilerletmek. Yazmanın da bir temposu vardır. Eğer insanların yazdıklarımın temposunu beğendikleri için okuyorlarsa hikayeyi ilginç bir yere götürmeye çalıştığımı hissettikleri içindir. Boş sözlerle zaman harcayıp manzaranın ayrıntılarına girmek benim tarzım değil. Bu tempoyu yakalayabilmek için müzik dinlerdim eskiden. O zaman çok daha gençtim ve açıkçası kafam çok daha iyi çalışıyordu, şimdikinden çok daha iyi yani.”

“Her sabah çalar saatimle uyanıp bacak egzersizleri yapıyorum. Ve sonra bilgisayarın başına oturuyorum. Öğle zamanı sırtım ağrıyor ve yorulmuş oluyorum. Hâlâ eskisi kadar, hatta eskisinden daha çok çalışıyorum. Onun için karşılığını almak isterim. Ancak temelde bu geldiğim noktada aldığım para bu işin heyecanı.”

Stephen King

“Sigara ve bütün diğer bağımlılık yaratan maddeler yaptığımız işin kötü yüzü. Bence yazar olabilmek için o takıntılı yan lazım insana. Her şeyi kağıda dökmeye zorlayan da insanın o yanı. İçki, sigara, uyuşturucu.”

“… yazı iyi gitmediği zaman bile oturup yazmadıysam bu durum yani yazmamış olmam beni çok rahatsız ediyor. Yazmak yapılabilecek en harika şey bence. İyi gittiği zaman harika ve iyi gitmiyorsa da idare eder, ama yine de vakit geçirmek için iyi bir yol. Bütün bu yazılmış romanlarda bunun kanıtı.”

Kaynak: Yazarın Odası, Timaş Yay.

 

0
Comments are closed