Sanat hayatında 25 yılı geride bırakan Sermet Yeşil ile sahnelenmeye başladığı andan itibaren büyük ilgi gören AKM’de de sahnelenen, ‘Hamiyet’ Müzikali provalarında samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
Sanatçı Sermet Yeşil, farklı karakterleri canlandırmadaki yaklaşımını, tiyatro ve kamera önündeki deneyimlerini, genç oyunculara önerilerini ve ilham veren anılarını bizimle paylaştı. Reha Erdem’in yönettiği “KOSMOS” filmindeki Battal karakterinin kariyerindeki öneminden, tiyatronun neden onun için vazgeçilmez olduğuna kadar birçok konuyu konuştuk. Akademik çalışmalarının oyunculuk kariyerine etkilerini de içeren bu söyleşide sanatçı, hem meslektaşlarına hem de genç yeteneklere ışık tutuyor.
KitaptanSanattan.com / Elif Doruk
- Geniş bir rol-oyuncu karakter yelpazesine sahipsiniz. Farklı karakterleri canlandırırken nasıl bir yaklaşım izliyorsunuz ve bu sizin için ne kadar zorlayıcı olabiliyor?
Sektörde 25 yıla merdiven dayayınca ister istemez yelpazeniz de genişliyor. Özel yaptığım bir şey yok. Her role aynı yerden yaklaşıyorum. Okulda öğrendiklerimin yanına bu 25 yılda sığdırdıklarım da eklenince, önce “ayakları yere basan bir karakter” olması gerektiğini düşünüyorum çalıştığım rolün. Uzaydan bu hayata düşmüş biri değil yani. Sonrası da çorap söküğü gibi geliyor. Tüm meslektaşlarımın bildiği, meraklısına bir şeyler söyleyen sorular,… Bunları soruyorum karaktere. Burada şimdi uzun uzun anlatmayayım.
‘Battal karakteri mesleğe bakışımı temelden değiştirdi’
- Rol aldığınız projeler arasında en çok hangi karakterle özdeşleştiniz?
Özellikle şu karakter diyemem. Gerçekten hemen hemen hepsinin yeri ayrı oluyor. Ama Reha Erdem’in yönettiği KOSMOS filminde oynadığım ‘Battal’ karakterinin yeri ayrıdır yolculuğumda. Bana çok şey öğretti o süreç. Özdeşleştim mi bilemem ama hayata ve mesleğe bakışım temelden değişti diyebilirim.
- Tiyatro, dizi ve film arasında tercih yapmak zorunda kalsanız hangisini seçerdiniz ve neden?
Bu soru çok sık soruluyor ve her defasında içimden “umarım bu soruya maruz kalmam” diyorum fakat kurtulamıyorum. Hiç uzatmadan cevap vereyim; tiyatroyu seçerdim. Onun kuralları yegane ve biricik. Her babayiğidin harcı değil ve evet er meydanı tiyatro. Orada kapışırız.
‘Çocukluk dönemi, bu mesleğin yakıtıdır’
- Oyunculuk kariyerinizde hangi anı ya da dönem size en çok ilham verdi?
Kesinlikle çocukluğum. O dönemde hissettiğim oyun oynama arzusunu, isteğini, bütün profesyonel hayatım boyunca tekrar tekrar kurmaya, hatırlamaya çalışıyorum. Kendi kuralları olan o şahane çocukluk dönemi, bu mesleğin yakıtıdır bana göre.
- Yeni projeler seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
İçinde ben olduğumda bu proje değişir mi, değer katabilir miyim, yoksa ben olmasam da zaten iyi veya kötü olacak mı? Projenin bana ihtiyacı var mı, yok mu? Bu soruları sorup, samimi cevaplar alana kadar uğraşıyorum diyebilirim.
‘Yaşayan bir rock grubunun müzikal projesinde olmak gurur verdi’
- En son sizi çok donanımlı bir ekibe sahip Hamiyet adlı müzikalde seyrettik. Seyretmeye devam ediyoruz. Gerçek bir hikayesi olan müzikalde rol almak size nasıl bir perspektif kazandırdı?
Kendi hayatımdaki Hamiyet ile yüzleşmemi, onu anlamaya çalışmam için gerekli zemini kurmamı sağladı. Nasıl oldu da kendi hayatımın bir dönemine de denk gelen Hamiyet figürünü bu kadar görmezden gelebildim, onu yok saydım, korktum, çekindim. Hala nefes alabiliyorken, hiçbir özrün gereksiz olmadığını anladım. Yaşadığım sosyal, toplumsal hayata daha geniş bir perspektiften bakmamı sağladı. Bir de tüm bunların dışında, yaşayan bir rock grubunun müzikal projesinde olmak gurur verdi, bence bu coğrafyadaki gösteri sanatları literatürüne katkısı olduğunu düşünüyorum Hamiyet – Bir Peyk Müzikali’nin.
- Tiyatro sahnesindeki canlı performans ile kamera önündeki oyunculuk arasındaki farklar nelerdir?
Tiyatro biriciktir; o an orada olur, biter; tekrarı mümkünsüzdür, tekinsiz, risklidir. Kamera önündeki oyunculuk tekniktir, değişkendir, biricik değil çoğulcudur, tekrara muhtaçtır.
- Oyunculuğunuzu geliştirmek için hangi teknikleri veya yöntemleri tercih ediyorsunuz?
Tüm dünyada bilinen bir tek yöntem var; Stanislavski yöntemi. Bu yönteme giden bir sürü de teknik var. Birkaçını daha yakından inceleme zamanım oldu. Etkilendiklerim, beni tarifleyen tekniklerle çalıştım. Michael Chekhov’un “ne kadar oyuncu varsa, o kadar da teknik vardır” saptaması bana ilham verdi. Eminim benim de zaman içinde gelişmiş bir tekniğim vardır, ama şimdi tarif et deseniz, saçmalarım.
- Oyunculuk kariyerinizdeki en büyük öğrenme deneyimi ne oldu?
Bir sinema filmi setinde iki kova su taşıyan bir karakteri oynamam gerekiyordu fakat kovalar boştu. Ben de daha gerçekçi olsun diye kimse görmeden onlara su doldurmuştum. Çekim anı gelip de yönetmen “oyun” diye bağırdığında rolümü yapamadım, çünkü kovalar çok ağırdı. Yönetmen seti kesip “Kim doldurdu bu kovaları? Burada belgesel çekmiyoruz.” diye bağırmıştı, çok utanmıştım. O kadar net bir öğrenme anım tekrar oluşmadı.
- Sanatçı ruhunuzu besleyen ve güçlendiren unsurlar nelerdir ve bunların özel yaşamınıza olan etkileri nedir?
Bir insanı modern, insan haklarına saygılı, sevgi dolu, kapsayıcı, dünya vatandaşı yapmaya yardımcı olan her şey; sanat, şiir, edebiyat, hayal, renk, saygı, dürüstlük, özgürlük, ve bunun gibi her şey.
- Genç oyunculara kariyerleriyle ilgili önerileriniz nelerdir ve kendilerini geliştirmek isteyen yeni yeteneklere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Okusunlar, gezsinler, izlesinler, dinlesinler, denesinler, yanlış yapsınlar, tekrar denesinler.
- Gelecek projeleriniz hakkında bize biraz bilgi verir misiniz? Hangi tür projelerde yer almayı tercih ediyorsunuz?
İçinde “işe yarar bir şey” yaptığımı hissedebildiğim her projede yer almak isterim. Gücüm ve ömrüm yettiği sürece.
‘Chekhov’u anlamak beni heyecanlandırdı’
- Son olarak tiyatro alanında akademik anlamda da yer aldığınızı biliyoruz. Bu bağlamda, tiyatro üzerine yaptığınız akademik çalışmaların kapsamı ve odak noktaları hakkında detaylı bir bilgi verir misiniz? Ayrıca, akademik çalışmalarınızın, kariyerinizdeki oyunculuk ve yönetmenlik pratiklerinizi nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?
Michael Chekhov’un Konstantin Stanislavski’nin Oyunculuk Yöntemine Yaklaşımı başlıklı bir yüksek lisans çalışmam oldu. Yüksek Öğretim Kurumunun arşivlerinde vardır tezim. Meraklısı oradan bakabilir. Tezimin kapsamı Stanislavski’nin oyunculuk yöntemini tariflemek, odak noktası da Chekhov’un bu yönteme yaklaşımı oldu. Chekhov’u anlamak beni heyecanlandırdı elbette. Ondan öğrendiğim çok şey oldu. Sahne üstünde ve kamera önünde oyuncu olarak farkındalığımı arttırdı bu bilgi edinme süreci. Keşke size net bir şekilde tarif edebilsem burada ama bu mümkün değil ne yazık ki… Daha çok hislerden bahsedebilirim.
- O hisleri bu güzel söyleşimizde aktarmaya çalıştınız aslında. Bu güzel sohbet için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
KitaptanSanattan.com / Elif Doruk
Etingü Dönmez Durgun: ‘Sağlıklı Ruh, Okyanusu Aydınlatan Mücevherdir’