Tarihi Sinop Cezaevi-Şeli Art Project işbirliğiyle
Kokteyl: 26 Aralık Cuma saat :12.30-14.00
Şeli Art Project’in görsel sanatlar alanında düzenlediği çağdaş sergiler izleyiciyle buluşmaya devam ediyor.Proje, izleyiciye çağdaş ile klasiğin kontrastını gözlemleme imkanı sunarken, farklı teknik ve üslupları kullanan sanatçıları tanıma fırsatı da yaratıyor. Sanatçıların çok yönlülüğünü ve çeşitliliğini yansıtan karma sergide 20 isim bir araya geliyor. Her bir hücre,20 farklı sanatçının kendi sanatsal üretimini anlatan ve izleyiciye yeni bir deneyim yaşatacak mekanlara dönüşüyor.
Alışılagelmiş galeri, sanat mekanlarının dışında farklı bir anlayışla, mekana göre yenilikçi ve sıradışı sergiler açan Şeli Art Project, gündelik yaşamdaki monotonluğu ve stresi unutturuyor.Kentteki sanatseverlere, sanatın coşku, heyecan ve hazzını yaşatıyor. Sanat yalnız bir yerlerde değil, ‘Sanat Her Yerde! ‘
A.CEREN DEMİRALP -ASLI OZAN-AYŞE KARACA-AYŞE EKŞİ ŞİMŞEK-AŞKIN AYRANCIOĞLU-BETÜL KAVAS-ESRA EKŞİ-ERDOĞAN PURÇLUTEPE-FAHRİ YENİ-HURİYE BULUT-HÜSEYİN RÜSTEMOĞLU-İSA GÜN-KORKUT TİRYAKİ-MURAT ÖZGEN-MİNE ÖZGEN- NESLİHAN ÖZGENÇ-NİLGÜN CABACI -ÜNAL KARACA-VİLDAN BİLGİ- ŞELİ ABUT BENHABİB’in katılımıyla gercekleşen ”ÖZGÜRLÜK İÇİN HARİKA BİR GÜN” başlıklı resim-baskı-fotoğraf-karikatür sergisi SİNOP TARİHİ CEZAEVİ‘nde Şeli Art Project işbirliğiyle gerçekleştirilmektedir.
NESLİHAN ÖZGENÇ sergiye ilişkin düşüncelerini şu sözler ile tarif ediyor:
Bugün Özgürlük İçin Güzel Bir Gün
‘Çıplaktı düşlerim, çırılçıplak. Hiçbir karanlık içine alamadı beni. Yükseldikçe karanlığın duvarları, soyundum bedenimden, tek üstümde kalan gerçeğimden. Bir balyoz gibi yıktım, hükümlerin söylediklerini. Mumlar yakıldı sonladığım hüzünler için. Köpüren dalgaların sesi çağırdı beni, koştum karanlığın iğne deliğinden. Ağlayan suların kucağında doğdum yeniden. Dirilişe kurban verilen çaresizlerin yasıydı kumlara yazılı duaları silen. Sirenlerin sesiyle söyledim ilahileri. Sağır ruhların asla duyamayacağı sessizliği fısıldadım. Köprüler yıkıldı, arkamdan gelen gölgelerin ağırlığından. Varılmayan bir rüyaydı geleceğin sancısını körükleyen. Açtıkça kollarımı rüzgâr olup dans etti düşlerim, savruldu tüm boşluğa eriyen buzul geleceğim. Hangi ses söylemişti, içimdeki pencerenin gün batımını izlediğini. Kızılın arzularımı yaktığını. Oysaki maviydi gökyüzü, suskundu deniz…
…. Dönüyorum evrenin hiçliğine ritim tutarak, uçuyorum yüreğimden havalanan baloncukların içine gömülerek. Rengârenk çıplaklığımla gidiyorum benden göçenlerin arkasından. Geçiyorum, İzini bulamadığım kül rengi mahpusların hesapsız mahşerinden. Sualim yok dedikçe yeşeren dallarda kuruyorum tahtımı. Bir yudum suyla örüyorum duvarlarımı. İçi dışa çeviriyorum. Dışı içe katık yapıp, içimdeki pencereden gökyüzünü özgürlüğün mavisine boyuyorum.’
Sinop Cezaevi Hakkında:
Sinop adının geçtiği her zaman akla gelen yeşil ve mavinin birlikteliği, farklı coğrafyası yanı sıra sürgünleri, kaçmanın imkânsızlığı ve zaman zaman cezasını orada çekmiş ünlü kişileri ile anılan Cezaevi’dir.
Sinop Cezaevi yaklaşık 13.000 m²’lik bir alanı kaplar. 1214 yılında şehrin Selçuklular tarafından alınışının anısına Sultan İzzettin Keykavus tarafından yaptırılan iç kale içinde yer alır.
İç kale yapılışından itibaren aynı zamanda tersane olarak kullanılmıştır. Tersaneye ait 2 büyük kemer sonradan kapatılmış olup güney bedende hala görülebilir durumdadır. İç kale burçları
1560 yılından itibaren zindan olarak kullanılmıştır.
Zindanda ilk yatanlar 1560’lı yıllarda çıkan bir ayaklanmada yağmacılıkla suçlanan İbrahim ve Mehmet adlı iki şahıstır. Zindanların bir başka misafiri ise 1713’te Kırım Hanı Devlet Giray’dır.
Evliya Çelebi Sinop zindanını şöyle anlatır : “Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı dev gibi gardiyanlar, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkûmlar vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.”
Selçuklu döneminden itibaren uzun süre tersane ve zindan olarak kullanılan iç kale 1882 yılından itibaren Cezaevine dönüşmüştür. Sinop Mutasarrıfı Veysel Paşa amaca uygun olarak bugün mevcut olan eski hapishane binasını yaptırmıştır. İki kat üzerine kesme taştan ve sık pencereli olarak “U” planlı olarak tasarlanmıştır.
Kaçmanın imkânsız olduğu bu Cezaevinde geçen yüzyılın başında güzel bir uygulama başlatılmıştır. Mahkûmlara el sanatları öğretilmiş ve marangozluk, matbaacılık, kuyumculuk, oymacılık gibi sanatlarla üretime yöneltilmiştir. Böylece üretilen eşyalar dışarıya satıldığı gibi, mahkûmlarda el emeklerinin karşılığını almışlardır. Daha da önemlisi “zaman yükü”nün ağırlığı hafifletilmiştir.
Sinop Cezaevi “esaslı bir ceza”dır mahkûmlar için. Anadolu’nun en kuzeyinde binlerce yıllık bir kalenin surları ardına gizlenmiş, Karadeniz’in hırçın dalgalarına terkedilmiş, rutubetini bir yiyenin bir daha iflah olmayacağı 120 yıllık Cezaevi 1997 yılına kadar toplumdan tecrit edilmek istenilen yazar ve şairlerin, azgın mahkûmların sürgün yeri olmuştur.
1960 yılına kadar Cezaevinde arşiv tutulmadığı için burada yatan ünlüler hakkında detaylı bilgiye ulaşmak zordur. Burada yatan ünlü yazar ve şairler hakkında en gerçekçi bilgileri, yine onların Cezaevindeyken veya sonra yazdıkları anılarından elde etmek mümkündür.
Cezaevi 1996 yılından itibaren boşaltılmış ve Kültür Bakanlığı’na devredilmiştir. 2003 yılında İl Özel İdaresine tahsisi yapılmıştır. 2000 yılından itibaren ziyarete açılan Cezaevini sanat galerileri müzeleri, konaklama tesisleriyle tam teşekküllü bir kültür kompleksi haline getirme çalışmaları halen devam etmektedir.
Koğuşlar sağır ve dilsiz şimdi.
SİNOP CEZAEVİNDE YATAN ÜNLÜLER
REFİK HALİT KARAY: 12 Haziran 1913’de Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesi ile başlayan ve bu suikastı takiben “İttihat ve Terakki karşıtı” olması sebebiyle İstanbul dışına sürülüyor. 1913–1918 yılları arasını Sinop, Çorum, Ankara ve Bilecik’te geçiriyor.
MUSTAFA SUPHİ: İttihatçı rejimin halk düşmanı niteliğini ve haksız savaş yaklaşımlarını eleştiren yazıları nedeniyle Şevket Paşa’nın öldürülmesini bahane edilerek 1913 yılında 15 yıl mahkûmiyetle Sinop’a sürülüyor. 1914 yılında bir kayıkla Rusya’ya kaçmıştır.
AHMET BEDEVİ KURAN: 1884–1966 yılları arasında yaşamıştır. 1913’de önce Bodrum’a sonra Sinop’a sürülmüş, buradan Sivastopol’e kaçmıştır.
REFİİ CEVAT: 1890–1968 yılları arasında yaşamıştır. Alemdar gazetesindeki yazıları sebebiyle 1913’te Sinop’a sürülmüştür.
HÜSEYİN HİLMİ: 1910 yılında Osmanlı Sosyalist Fırkası kurucuları arasında yer alan Hüseyin Hilmi 1913 yılında Sinop’a daha sonrada Çorum ve Bâlâ’ya sürülmüştür. 1923 yılında öldürülür.
BURHAN FELEK: Çok kısa bir süre Sinop’ta sürgün kalmıştır.
OSMAN CEMAL KAYGILI: 1913 sürgünlerindendir.
CELAL ZÜHTÜ BENNECİ: (Tayyareci Celal) Nişantaşı Güzelbahçe’de bakkal.
SEBAHATTİN ALİ: 26 Aralık 1932 – 29 Ekim 1933 yılları arasında önce Konya sonra Sinop Cezaevinde tutuklu olarak kaldı.
KERİM KORCAN: 1918 doğumlu–1938 Harp Okulu davası sonucu 10 yıl Sinop Cezaevinde kalmıştır.
OSMAN DENİZ: Talat Aydemir hareketindeki önemli isimlerden biridir. Kurmay Yarbaylık görevini sürdürürken 22 Şubat 1962 olaylarına karışması sebebiyle emekliye çıkarılır. 21 Mayıs 1963 eyleminde öncülük yaptığı gerekçesiyle ölüm cezasına çarptırılır. Cezası müebbete çevrilerek 26.06.1964’te kesinleşen cezası nedeniyle Sinop’a gönderilir. 1974 affında çıkmıştır.
ZEKERİYA SERTEL: Gazeteci yazar 1925 yılında Resimli Ay dergisindeki yazılarından ötürü İstiklâl Mahkemesi tarafından üç yıl süreyle Sinop’a sürgün edilir.
Nazım Hikmet’in Sinop Cezaevinde kaldığı söylenmekle birlikte bu konuda kesin belge yoktur.