Özcan Kaplan‘ın ‘Kapalı Ağızla Konuşmalar’ adlı sergisi Dirimart Nişantaşı‘nda açıldı. Sergi açılışı öncesi Dirimart Yayınları tarafından yayımlanan ‘Özcan Kaplan’ kitabının tanıtımı yapılırken küratör, sanat eleştirmeni ve Städel Museum Çağdaş Sanat Bölümü Başkanı Dr. Martin Engler de Özcan Kaplan’ın sanatı üzerine bir konuşma yaptı. Sanatçı ve izleyici ile bir sohbet havasında geçen konuşmada uzun yıllardır Frankfurt’ta çalışmalarını sürdüren Özcan Kaplan‘ın sanatı ile ilgili önemli bilgiler verildi.
Dr. Martin Engler sanatçının eserlerinde önemli bir özellik olarak dikkati çeken hüzün, kasvet ve koyu tonların resimlere uzaktan bakıldığında davetkar olmayıp bir tepki göstergesi ve sert bir obje gibi durduğunu ama yaklaştıkça yüzeyin altında gizlenen anlamın ortaya çıktığını vurgularken, bu durumun sanatçıyı özgünleştirdiğini belirtti. Gri renkleri kullanan sanatçının resimleri dikkatli bir şekilde izlenince renklerin arasında ki ustaca geçişler yakalanıyor ve o sert obje bir anda izleyiciyi duygu yoğunluğuna sürüklüyordu.
Bu noktada Dr. Martin Engler sanatçının resimleri yapma süresini öğrenmek istedi. Ancak sanatçı bu soruyu, resim yapmanın bir süresi, bir süreci olmadığı, değişkenlikler arz ettiği ve bunun her sanatçı için geçerli olmasından ötürü saçma bir soru olduğu şeklinde yanıtladı. Martin Engler’e göre eserlerinin yanında sanatçı ile birlikte iken konuşmak tuvalle sanatçı arasına giriyormuş gibi hissettirse ve sanatçının resimlerini tamamlama süreci ne kadar değişken olsa da ne kadar emek ve zaman harcadığı anlaşılıyordu.
Konuşmalarda ayrıca Özcan Kaplan‘ın resimlerinin batıda ‘mutlu resimler’ olarak yorumlandığı ve batı geleneğini okuyan ama kendi tarzını yaratan bir sanatçı olarak görüldüğü vurgulandı.
Sanatçı Özcan Kaplan da batı geleneğini ya da sanat akımlarını izleme gibi bir kaygısı olmadığını kendisinden önce de resimler yapıldığını ve yapılmaya devam edileceğini, kendisinin asıl amacının insanlarda duygu oluşturmak olduğunu belirtirken bu amacını bir yazarın sözüyle örnekledi: ‘Sanatçılardan nefret ediyorum, beni ağlamaya zorluyorlar.’
Özcan Kaplan ‘duyguları değiştirmek gibi bir amacı olup olmadığı’ şeklinde ki sorumuza resimlerinde ki duyguyu izleyicinin yakalaması gerektiğini, batı geleneğinde bulunan ‘resimlerde gördüğünüz anladığınızdır.’ anlayışından farkının ‘duygu anlatımı’ olduğunun altını çizdi.
Aslında bu sergiye konulan, sanatçının deyimiyle düşündüklerini söyleyemeyenlere ithaf edilen ‘Kapalı Ağızla Konuşmalar’ başlığını da Hüsnü Arkan‘ın Mino’nun Siyah Gülü adlı kitabında yazdığı sözler özetliyordu: ‘Bizim şu karnımız var ya! Konuşmayıp da sustuklarımız, içimize attıklarımız, şiştiklerimiz, şişip de istifra edemediklerimiz. İşte bunlar bizi başka biri yapıyor.’
Dr. Martin Engler, Özcan Kaplan’ın hiçbir sanat geleneğine dahil olmadığını, hatalarıyla, yenilikleriyle, doğu-batı senteziyle kendi bakış açısını ortaya koyduğunu söyleyerek, Özcan Kaplan alışılageldik ‘sanatçı oldum’ tavırlarından uzak samimi ve net cevaplarıyla, Dirimart da önemli bir sanatçıyla sanatseverleri buluşturarak farklı ve değerli bir sanat saati yaşattılar. Böyle sanatçı konuşmalarının ve buluşmalarının artması dileğiyle.
Oğuz Kemal Özkan