Geçtiğimiz Mart ayında Kalyon Kültür, Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarının sosyo kültürel yaşamından oluşan “KUYTU”adlı sergisiyle giriş yaptı. 17. yüzyıldan 20. yüzyıla, kadının sosyal hayatını yansıtan, bir doğu batı sentezi örneği olan, etnografik eser ve objelerden meydana gelen sergide, geçmiş zerafetin o renkli dünyasına ışık tutuluyor. Kültürel mirasımızın değerli hazinelerinden biri olan bu koleksiyon sergisi, Haziran’ın sonuna dek ziyaretçilerini Nişantaşı Taş Konak’ta bekliyor.
Koleksiyoner ve iş insanı Yusuf İyilik’in Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden toplayıp restore ettiği özel koleksiyonundan seçilen eser ve objelerden oluşan serginin küratörlüğünü ise, aşağıda röportajını bulabileceğiniz tasarım ve mozaik sanatçısı Meyçem Ezengin üstleniyor. Geleneksel kadın başlıkları, kemerler, çantalar, keseler, takılar, el aynaları, köstekli saatler gibi kadın modasını ve çağın özelliklerini yansıtan seçkinin yer alacağı sergi, 9 Mart – 30 Haziran tarihleri arasında Kalyon Kültür’de ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek.
2020 yılından itibaren Kalyon Kültür olarak hizmete açılan Taş Konak, günümüz kültür sanat üretiminin geçmişle kurduğu bağlarla beslendiği ve büyüdüğü, toplumsal buluşma mekânı olarak yaşamını güncel sergiler, söyleşiler ve atölye programlarıyla sürdürmektedir. Sergiyi bir de küratör Meyçem Ezengin’den dinleyelim dilerseniz;
KitaptanSanattan.com / Mine Bora Diri
- Kanyon Kültür ile birlikte Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadın zerafetini anlatan Kuytu sergisini, adeta müze gibi bir seçkiyi karşımıza getirdiniz. Nasıl gelişti bu sergi ve koleksiyoner deneyimi, biraz anlatır mısınız?
Kalyon Kültür, sanatı hayatın bir parçası yapmak ve toplumun her kesimine hitap etmek üzere farklı sanat dallarına ev sahipliği yapıyor. Mart ayında hem ‘Kadınlar Günü’nün kutlanması hem de Kalyon Kültür’ün kuruluş yıldönümü olması 17. Yüzyıldan 20. Yüzyıla kadın zarafetinin hakim olduğu Kuytu’nun hikayesinin başlangıcı oldu. Hem bu iki özel gün sebebiyle ‘kadın’ temalı bir sergiye ev sahipliği yapma isteği hem de hizmet verdiği Taş Konak’ın özgün mimarisi ve hikayesiyle uyumlu bir sergi arayışı, koleksiyoner Yusuf İyilik ile yollarının kesişmesini sağladı ve KUYTU böylece şekillenmeye başladı.
‘Şair İhsan Raif Hanım’ı anabileceğimiz bir seçki sunduk’
- Serginin mekanı Taş Konak, şair İhsan Raif in doğup büyüdüğü yer ve zamanında sanatçıların da buluşma noktası olarak biliniyor. Serginin içeriğine de bunu yerleştirdiniz mi, nasıl bağlantı kurma yoluna gittiniz?
Kalyon Vakfı, Taş Konak’ı “Geçmişe vefa, geleceğe değer” misyonu kapsamında 2019 yılında restore ediyor. 2020 yılında ise Kalyon Kültür olarak hizmete açıyor. Taş Konak, şair İhsan Raif’in doğup büyüdüğü, şiirlerine ilham veren yer ve her daim sanatçıların buluşma noktası. Böyle bir yapıda tarihimizi, medeniyetimizi o dönemdeki zarafeti, sanatı gösteren bir koleksiyonun sergilenmiş olması benim için çok anlamlı. İhsan Raif Hanım’ın hayatı edindiğimiz bilgilere göre zor ve acılı olmuş ama bu süreç onu sanata itmiş ve iz bırakan eserleri bize miras bırakmış. Kalyon Kültür ve Sosyal İşler Komitesi Başkanı Reyhan Kalyoncu, özellikle bir kadın olarak da bu koleksiyon hazırlanırken Şair İhsan Raif Hanım’ı anmak, onun herkes tarafından tanınmasını ve anılmasını arzu etmişti, ben de onun sayesinde tanıdım. Koleksiyonumuzu hazırlarken onu da anabileceğimiz bir seçkiyle konaktaki odalardan birini ona göre dekore ederek bir seçkiyle sunduk.
- Sergide daha çok Anadolu’dan kalan mirasları mı görecek izleyici, nasıl bir koleksiyon içeriği mevcut?
Yusuf İyilik, farklı bölgelerden topladığı eserleri kurmuş olduğu Enderun Sanat Merkezi’nde restore ederek koleksiyonuna dahil eden bir sanatsever iş insanı. Bu koleksiyondan özel bir seçki sunan ve adını “Issız, sessiz, göze çarpmayan yer” anlamına gelen KUYTU olarak belirlediğimiz bu sergide 1203 eser yer alıyor. 17. Yüzyıldan 20. Yüzyılın sonlarına kadar olan tarihi süreci kapsayan, kadının sosyal hayatını yansıtan etnografik eserlerden oluşmaktadır. Geleneksel kadın başlıkları, kemerler, çantalar, keseler, takılar, takunyalar, el aynaları, köstekli saatler, gibi kadın ruhunun ve zevkinin yaşsız, sınırsız olduğunu kanıtlar nitelikte eserlerle karşılaşacaksınız. Sergideki eserlerin hepsi birbirinden değerli ve eşsiz güzelliktedir. Ama dönemine göre en eski geçmişe sahip olan ve serginin başlangıç sürecini gösteren eserler 17. Yüzyıla ait çatma dokumalarıdır.
- Nedir bu çatma dokuma olarak tarif ettiğiniz kumaş, nadide bir parça olarak mı tanımlamalıyız?
Çatmalar sadece Osmanlı saray tezgahlarında dokunan bir kumaş ve o dönemde bu kumaşı saray dışında dokumak ve satmak yasak. Kadifenin özel bir çeşidi olan çatma, ipek ve keten ipliklerle çok sağlam dokunmuş bir kumaş. Çatma dokunduğu yere göre Üsküdar Selimiye çatması, Bilecik çatması, Bursa çatması isimlerini alır. Bunların III. Ahmed döneminde dokunanlarına ‘Ahmediye’ denir. Günde sekiz santimetre dokunan çok kıymetli bir kumaştır ve çiçek desenli motifler çok işlenmiştir. Desenlerdeki diğer bir özellik ise figürsüz oluşlarıdır. 16. Yüzyıldan sonra çatma desenleri tamamen kendine has süsleme motifleri ile diğer ülke kumaş desenlerini etkilemiştir. Lale Devri’nde en değerli elbiselik kumaşların çatma kumaşlarından yapıldığını görürüz. Çatmalarda kullanılan renklerdeki çeşitlilik ve canlılık dikkat çekicidir. Güvezi denilen koyu kırmızı başta olmak üzere fildişi ve yeşil tonları olmak üzere en fazla üç renk kullanıldığını görüyoruz. Çatmaların zemini çoğunlukla krem, açık sarı, desen ise sarı-yeşil veya kırmızı-yeşil kadife kullanılmıştır. Çatma dokumalar giysilerde ve döşemelik olarak kullanılmasının yanı sıra yastık yüzleri olarak da görülür. Selimiye kumaşlarının ilk üretiminin Üsküdar Ayazma Camii avlusundaki vakıf olarak kurulan dokuma atölyelerindeki tezgahlarda başladığı bilinmektedir. Sergide yer alan iki çatma dokumamız da kırmızı renkte, sedir yastığı örneklerindendir.
- Serginin kürasyonu sırasında koleksiyon arşivinde özellikle önem verdiğiniz parçalar bulunuyor mu?
Seçkiyi hazırlarken 17. Yüzyıldan sonra 20.yüzyıla kadar her döneme değinmeye çalıştık. 18. yüzyıla ait yaklaşık iki yüz yıllık bir Şehzade Cüz’ü ve birinci baskı bir fildişi ciltli Tevrat yer alıyor. Şehzade Cüz’ü Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin talebesi saray hattatı Muhsinzade Abdullah Efendiye ait muhteşem bir el yazması, tezhibi de yine saray nakkaş hanesinde yapılmış. Sergide yine 18. Yüzyıla ait, gelin bohçaları ve çok nadide bir eser olan kadife üzeri dival işlemeli kapaklı gelin aynası yer almaktadır. Öte yandan 19. ve 20. Yüzyıla ait kıyafetler, takılar, aksesuarlar, çantalar gibi birbirinden güzel eserleri sergimizde görmek mümkün.
‘Kalyon Kültür’de muazzam bir seçki, bir tarih sergileniyor’
- Sergi süresince kültürel miras ve benzeri konularda söyleşi, turveya atölyeler yapılacak mı?
Kalyon Kültür sezonu ‘KUYTU’ sergisi ile açtı. Sergi süresince de konuya uygun workshop etkinlikleri, söyleşiler yapılmaya başlandı. Bu sergiden sonra Kalyon Kültür ekibinin hazırladığı takvim oldukça yoğun, sergiler, söyleşiler, workshop atölyeleri gibi bir çok etkinliğe ev sahipliği yapacak. Böyle bir koleksiyonu gerçekten herkesin görmesi gerek, muazzam bir seçki, bir tarih sergileniyor.
- Bu özel serginin küratörlüğünü üstlenen bir mozaik sanatçısısınız. Bize kendinizden ve gelecek projelerinizden bahsedebilir misiniz?
2007 yılında Trakya Üniversitesi Şehit Ressam Hasan Rıza Güzel Sanatlar Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nden mezun oldum. Ressam Mehmet Hakan Demirok’un atölyesinde stajımı yaptım, cam işçiliği ve mozaik alanında uzmanlığımı geliştirdim. 2007-2015 yılları arasında; İSMEK bünyesinde mozaik usta öğretici olarak görev yaptım, eş zamanlı olarak 2011-2016 yılları arasında Bahariye Mevlevihanesi’ndeki sanat atölyelerinde ders verdim, daha sonra 2016-2018 Bülent Ecevit Üniversitesi’nin destekleri sonucunda, Zonguldak Ereğli Meslek Yüksek Okulu’nda mozaik atölyesi kurulmasına öncülük ettim ve kurulum çalışmalarına başlandı. Atölyenin tamamlanmasıyla bu sanatı öğrenmek isteyen üniversite öğrencilerini yetiştirmeye başladık. İstanbul Bahariye Mevlevihanesi ve TBMM Dolmabahçe Sanat Galerisi ile Konya Karatay Çini Eserleri Müzesi’nde düzenlenen “Yaşayan Mirasımız Selçuklu Dönemi” sergi organizasyonlarında proje danışmanı olarak görev yaptım, ayrıca sanatçı olarak eserlerimle sergilere katıldım. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi tarafından düzenlenen “Türk Sanatının Yapı Taşları I-II” sergi ve panelinde proje danışmanı, ayrıca sanatçı olarak yine eserlerimle katıldım. Kayseri Talas Belediyesi öncülüğünde Tol Kilisesi sanat galerisi ve “Köklerin Rengi” sergisinin organizasyonunu gerçekleştirdim. Birçok ulusal, uluslararası sergi, sanat fuarı ve festivallere katıldım.4 yıl boyunca Üsküdar Belediyesi galerilerinin sergi küratörlüğünü yürüttüm ve halen de atölyemde eğitim vermeye ve projelerimi yürütmeye devam ediyorum. Sanatımı her daim devam ettirmek, yeni heyecan dolu projelerde yer almak isterim.
KitaptanSanattan.com / Mine Bora Diri