Shopping Cart
Total:

$0.00

Items:

0

Your cart is empty
Keep Shopping

İzmir: ‘Tasarım İle’ ve ‘Monitor’ – Enes Çelenay yazdı…

Metne başlarken nereden geldiğimi hatırlatacak izler peşindeydim aslında. İzmir’den İstanbul’a uzanan yolda, kısa bir ara vererek geri döndüğüm İzmir.

Uzunca aradan sonra, uzaktan takip ettiğim hikayeleri ve oluşumları yakinen tek tek incelemek istedim. Bu inceleyiş ile ege kıyısı boyu uzanan çeşitli sanat kolektiflerinin oluşumlarını sizlere sunmak istiyorum.

İlk durağım, yeni bir oluşum olan tasarım ile / with design*.

Ekiple uzun süredir iletişim halindeydim. Buluşma günü ayarlayamama, vakit bulamama, kovid, evlere kapanış, yasaklar derken ilk toplantımızı online gerçekleştirdik.

Tabii bir süredir online dünya içinde yaşamaya, üretmeye, sohbet etmeye ve sosyalleşmeye çalışıyoruz. Bu süre içinde, yabancı olduğum birçok şey, alıştığım bir süreç haline geldi.

tasarım ile: farklı disiplinleri bir araya getiren, tasarım odaklı düşüncelerin konuşulduğu, sorular sorulduğu, bu soruların cevaplanmak zorunda bırakılmadan var olmaya çalıştığı bir oluşum.

Kentin soluğunu tutan tasarımcılar, akademisyenler, araştırmacılar, sanatçılar, farklı disiplinlerde çalışanlar, dinleyiciler, izleyiciler ile, İzmir ve çevresinde yaşayanlarla birlikte tasarım ile düşünmeye davet ediyor. Kenti tasarıma, tasarımı kente dahil ederek, kenttekileri kamusal alanda tasarım ile buluşturuyor. Kamusal alanda tasarıma dayalı konuları hep birlikte, düşüncelerle konuşmayı hedefliyor.

Tasarım bize ne sunuyor, tasarım ve tasarımın sunduğu işlevden ne bekliyoruz? Kentsel, ekolojik, sosyolojik tasarım ve işlevi nedir? Tasarım odaklı düşünmenin izini sürerken; araştırmacılar, okuyucular, sanatçılar, akademisyenler, kamu ve bunların hepsi ile şekil alan kent… Beklentiler ile neyi karşılıyorlar/ karşılanıyor.

Geçtiğimiz son yüzyılda tasarımı ekolojiden ve kentsel sosyo kültürden ayırmayı düşünemiyorum. Üretimlerin kente ekolojik ve kültürel olarak fayda sağlaması kanısındayım ve bu düşünceyi de ısrarla savunuyorum. Savunduğum bir diğer durum da sunulan işlev. Kamuya ait olan tasarımların kamu tarafından kullanılan işlevi. Ürünün sunuluşu ve estetiği ile birlikte ne gibi yarar sağladığı?

Tasarım bize neler sunuyor? Ne gibi fonksiyonlar ile karşımıza çıkıyor? Hanede, ötede ya da belli bir kesimin erişebildiği alandan öte, kentteki kamuya açık tasarımlar izleyiciye ne fayda sağlıyor, tasarım fayda sağlamalı mı?

Tasarım Bienalinin de öncülüğü ile başlayan, sanatçıların ve akademisyenlerin izleyiciyi düşündürdüğü; tasarım ile sanatın birleştiği noktada oluşan “kamusal faaliyetler”, “işler”, “üretim”…

Tasarımın etkileşimde olduğu insan, çevre, kültür, politika, ekonomi, eğitim, teknoloji ve bilim gibi alanlar tasarımcı ile izleyiciyi / okuyucuyu bir arada tutuyor.

Tasarımı da her zaman kent merkezli -ve buna “ben” merkezli demek istiyorum ve beni de “kente”  yerleştirmek istiyorum- düşünmeye çalışıyorum. Özellikle de kamuya ait tasarımlar kamu/kent üzerinden okumalar yapıldığı vakitte, kamunun öznesini ve dilini hissederek oluşmalı. Hatta ve hatta özneyi önemserken de bulunduğu ekolojik sahaya, alana, iklime, doğaya da ayak uydurmalı. Kenti, izleyiciyi, doğayı dinleyen tasarımsal düşünce ve bununla birlikte hayata geçirilen işlerin yansıttığı izler daha derin ve kalıcı.

tasarım ile, programladıkları sergileri, şehrin farklı bölgelerine yayarak, tasarımı ve tasarımcıyı izleyici ile buluşturuyor ve tasarım üzerine konuşmak için bir diyalog ortamı yaratmayı hedefliyor.

Kentte gerçekleştirilen yerleştirmelerin ilki olan “Burada Eskiden Sinema Vardı”, 18 Ağustos Çarşamba günü saat 19.00’da Buca Kent Evi/Yaşanabilir Buca Derneği‘nde açıldı. Serginin ardından 20.30’da dernek bahçesinde bir film gösterimi gerçekleşti. Proje, Buca’da koruma altında olan eski kent dokusunun olduğu bölgede, 1950-1990 yılları arasında aktif olan sinemaların peşine düştü. Buca’nın çeşitli mahallelerinde olan kent sinemaları bir dönem şehrin en önemli dokusuna sahip alanlardı. Bir haritalama tekniği ile giriştikleri araştırma projesinde, Buca’da belli birkaç mahalleyi inceleyip, belli bir dönem aktif olan sinemaların peşinde izler sürüyorlar. Daha bir başlangıç olan bu arşivsel proje, tarihin tozlu raflarında kalan fotoğrafların da izninin peşinde.

Derya Özkan ve Ayşenur Onaran tarafından yürütülen projede, alan araştırması sonunda elde edilen veriler haritalama yöntemiyle bir araya getirilerek fotoğraflanarak belgelendi.

Ermenilerin, Rumların hakim olarak yaşadığı bu mahallelerde kent dokusuna ait binaların bir kısmı hala mevcut. Projenin ileriki zamanlarında Buca içinde oluşan bu yapıların daha arşivsel dokusunu görmek mümkün olacak gibi.

Sizinle haritada yer alan sinemaların isimlerin paylaşmak istiyorum:

Yazlık Şan Sineması
Nurpak Sineması
Yavuz Sineması
Kışlık Şato
Orkide Sineması
Çamlık Sineması
Yeni Sinema
Zafer Sineması
Atlas Sineması
Kışlık Şan Sineması
Şeref Sineması
Yazlık Şato Sineması
Bahar Sineması

Davetli tasarımcıların mekansal müdahaleleri, belli aralıklar ve süreler ile kentin farklı noktalarındaki kamusal mekanlarında izleyici ile buluşuyor. tasarım ile’nin bu dönem ki davetli tasarımcıları ise şöyle; Derya Özkan, Ayşenur Onaran, Tansel Özalp, Onurcan Çakır, Metehan Özcan.

Alışık olduğumuz beyaz küpün, beyaz duvarların, uzun lobilerin, yüksek tavanların, güvenlik görevlilerin ötesinde olan; kamuya açık alanda kenti tasarım ile buluşturarak, izleyiciye/tasarımcıya galeri dışında alan sağlanmış olunuyor.

Kültür için Alan’ın fonladığı; İBB Akdeniz Akademisi, TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi, Grafik Tasarımcılar Meslek Kuruluşu, Türkiye Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu Derneği İzmir Şubesi, İzmir Moda Tasarımcıları Derneği ve 4T Tasarım ve Tasarım Tarihi Topluluğu’nun destekleri ile düzenleniyor. Daha fazla bilgi için tasarım ile’nin web sitesi ve sosyal medya hesaplarını takip edip program akışına bakabilirsiniz.

***

Bir sonraki durağım ise ‘Monitor’.

2018 yılında Nursaç Sargon tarafından kurulan, İzmir merkezli Monitor, video ve film üzerine pratiklerini işleyen sanatçıları bir araya getirerek, şehrin farklı lokasyonlarında mekan ve sanatçı ile bütünlük sağlayan, kar amacı gütmeyen bir kurum. Mevcut bir mekandan öte, şehrin farklı noktalarında mimariyi de ele alarak, mekan üzerinde kimlik belirliyorlar.

“To monitor” üzerine düşünmeye çalışıyorum. İzlemekten gelen kelimeyi izleyici ile birlikte soluyorlar. Video ve film izlemek, mekanı izlemek, bağımsız bir mekanı izlemek. Mekanın izleyiciyi izlemesi. İlk sergilerinden bu yana farklı mekanlarda bir izlenme. Şehir içinde kendi içinde bir göç algısı hissi ile aidiyet duygusu olmadan izleniş.

Nursaç ile Urla’da, yüz yüze bir araya gelmemizden, dijital etkinliklere ve mailleşmelere uzanan bu yolda Monitor üzerine farklı sohbet ilişkileri geçti aramızda. Tabii sevgili Amira Akbiyikoglu’nun tanışıklığı vesilesi ile daha yakından tanıma fırsatı buldum. Bu vesile ile Amira’ya teşekkürlerimi iletiyorum.

Sohbet ederken sevgili Nursaç ile, İzmir’in dinamiklerine uygun, sürdürülebilir olabilecek bir proje nasıl olmalı sorusu üzerine düşüncelerin olduğundan bahsetmişti. Şehirde uzun süredir eksikliği hissedilen bir arayıştı. Bu vesile ile de şehre katkısı dokunan; hem yerelde, hem de uluslararası alanda işbirliklerini sağlamayı hedefleyen fikirle işlerini gütmeye karar vermişler.

İzmir’in sanat geçmişine baktığımız sırada, özellikle 2000 öncesinde açılan sergiler ve devamı gelmeyen pratikler üzerinde şehirde farklı bir doku arayışı içine girmişler. Bu dokuyu da film ve video pratiği üzerine kurgulamışlar. Tabii video pratiğinin vermiş olduğu diyaloğun yanı sıra, ekonomik olarak gerçekleştirilebilir bir sergileme pratiği sunan (eser nakliyesi, sigortası vb. maliyetleri barındırmaması) video sanatı, Monitor’un odaklandığı üretim alanı olarak belirlenmiş. Sabit bir mekânın gerekliliklerinin çoğu inisiyatifin sona erişine sebep olduğu düşünülerek Monitor göçebe yapıda tasarlanmış. Bu göçebelikle beraber mekansızlıktan ötede bir mekan arayışı da var, sabit bir yere bağlı değiller. Bu da heyecan verici bir şey. Alışık olduğumuz beyaz küpün, beyaz duvarların dışında… Sanatçının, işin mekana uyarladığı pratik de buna etki ediyor tabii. Bu mekansal aidiyetsizliği Nursaç bize açıklıyor:

“Monitor’un hedeflerinden birini, programının yürütüldüğü kente mekânsal anlamda yenilikler katabilmek oluşturuyor. Bu fikrin ortaya çıkış sebebini ise bulunduğu kentteki sergileme alanı eksikliği oluşturuyor. Farklı amaçlara hizmet etmek üzere tasarlanmış mekânları dönüştürerek sergileme alanına çevirme, kuruluşundan beri Monitor’un benimsediği bir özelliği oldu. Kentte bu alanda üretim yapmak isteyip mekân eksikliğinden alan bulamayanlar için, var olan yerleri  dönüştürerek değerlendirebilme seçeneğini hatırlatmak istedik. Sergileme alanı olarak tasarlanmamış mekânlarda yaptığımız sergilerden sonra buraların yine kültür sanat alanındaki etkinliklere ev sahipliği yapması bizi mutlu etti. Aynı zamanda mekân arayışı, her defasında aynı duvarlar arasına sıkıştırılmış sergiler için özgürlük alanı sunuyor. Bir serginin kavramsal olarak ortaya çıkmasındaki sürece mekânın da dahil olması bana heyecan veriyor. Aynı şekilde sanatçı ve izleyici için de bu durumun merak uyandırıcı olduğunu düşünüyorum.”

Mekansızlıklığın vermiş olduğu bir kimliksiz var mı? Aslında bu duruma şu şekilde yaklaşmak istiyorum, kimlik bazen gerekli olan bir olgu mu? Hele ki farklı pratikleri bir yerde sunarken. 2018’den beri 18 sergi ve bu sergilerin de farklı mekan dokuları mevcut.

Gelecek programlar üzerine konuşurken pandemi ve yansıttığı etkilerden söz ettik. Kültür sanata olan etkisi, aylardır her birimizin bu konu üzerinde konuşması ve bir şekilde de sanatın bulunduğu ortama göre-zorluklarda yaşansa-evrilmesini gözlemliyoruz.

Pandemi nedeniyle çevrimiçi platforma taşınan Monitor’ün program akışı, dezavantajları ile birlikte avantajları olduğundan söz ediyor. Fakat video mecrasının her ne kadar dijital ortama adapte edilebilen bir yanı olsa da mekânlar üzerinden kurulan bağ ve bunun yarattığı etki yadsınamaz. Bu yüzden, izleyiciyi yine mekânlarda bir araya getirmek istiyorlar. Bunu gerçekleştirirken de farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla iş birlikleri kurarak ilerleme peşindeler.

Monitor, 2018’den itibaren gerçekleştirdiği sergiler ve değerli yazarların sanat inisiyatifleri, bu yapıların kent belleği ve yerel kültür politikaları üzerindeki etkisi, sürdürülebilirlik bağlamında kolektif hareketlerin sanat dünyasındaki yerine dair konuları kapsayan, metinlerinden oluşan bir kitapta yayınladı. Umut Altıntaş, Kültür İçin Alan ve Umur Basım’ın destekleriyle ortaya çıkan bu kitap, arkasında pek çok emek ve işbirliği barındırmakta.

İstanbul merkezinden uzakta, farklı şehirlerde sanat insiyatiflerinin var olması sanatçılar ve izleyiciler için pek bir değerli. Hem yereldeki sanatçıları destekleyen, hem de farklı şehirlerdeki sanatçıları İzmir’de bir araya getirerek bir oluşum oluşturmak arzuladığımız bir duygu. Tabii kovid süreci birçok şeyi engellediği için zamanda da ilerleme sakinleşti. Nursaç’ın da dediği gibi; “2020’de, pandeminin mecbur bıraktığı düzen fiziksel mekân kurgularına geçici süreyle engel olsa da bunun yaratabileceği olanakları görebilme fırsatı verdi. Sanatsal üretimin devam ettiği her yerde, fiziksel mekâna sahip olmaksızın sürdürülebilmesi daha mümkün bir şekilde üretmeye ve paylaşmaya dair alanın var olduğunu gördük.” 

Umuyorum ki, gelecek dönemlerde İzmir’de daha çok inisiyatiflerin yer alması; gerek İzmir’de, gerek farklı şehirlerde sanat insiyatiflerinin çoğalması. Tabii bu evrede derneklerin, sanatseverlerin, kurumların bir araya gelip inisiyatifleri daha da çok desteklemesi arzusu ve dileği ile.

Enes Çelenay

“Bağışla beni, daha yüksek sesle konuşamam”, Ali Kazma ve Plateauresidue, 2018 Ali Kazma, Rezistans Serisi / Kasa, tek kanallı video, 3’18”, 2015 Sanatçı ve Galeri Nev İstanbul’un izniyle
“Perdenin Arkasında”, Ege Berensel ve Francis Alÿs, 2018 Francis Alÿs, Paradox of Praxis 5, video, 7’49”, 2013

*tasarım ile/ with design ismi ile geçiyor, sonraki adımlarda tasarım ile diyerek bahsedeceğim.

Show Comments (0) Hide Comments (0)
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments