İnsanlık tarihinin önemli miraslarından olan Göbeklitepe, 12 bin yıl önce yaşanan gizemli hikayesini 31 Aralık’a dek sürecek olan CerModern’deki sergide ziyaretçilere sunuyor. Yüzyılın en heyecan verici arkeolojik buluntusu gün yüzüne çıkarıldığından beri, dünyanın ilgisi de üzerinde.
Şanlıurfa bölgesindeki Göbeklitepe Arkeolojik Alanı, 2018’de UNESCO Dünya Mirası listesine girerken Türkiye’de 2019, Göbeklitepe yılı ilan edildi. Tarihin sıfır noktası olarak nitelendirilen antik kent, Türkiye’nin Dünya Miras Listesi’ndeki tam on sekizinci kültürel varlığı. Elinde salt taşlarla, yaşadığı dünyayı bu denli karmaşık tasvir edebilen insanlar, modern dünyanın ilkel kabul ettiği gruplardı. Bugün anladığımız dil ve bildiğimiz hiçbir ölçütle kavrayamadığımız bir varoluşun dibinde anlaşılmayı bekleyen uzak bir geçmişti. Kireçtaşından plato üzerine oluşturulmuş bir höyük olan Göbeklitepe, İngiltere’de bulunan Stonehenge’den yaklaşık 7 bin yıl daha önceye, Mısır Piramitlerinden ise 7500 yıl daha eskiye tarihleniyor ve bilinen en eski yapı örneklerini barındırıyor. Kireç taşından oyma sütunlar sayesinde dünyanın tarihe ve insana bakış açısını farklılaştıran arkeolojik alan, insanın doğada kendi halinde karmaşık bir organizma iken bir araya gelip meydan okuyarak kaderini yazmaya çalışmasının gerçek hikayesidir. Neolitik Dönem insanının Göbeklitepe’de gerçekleştirdiği mimari devrim sonucu, o döneme ait bilinenler dönüşmüştür.
Göbeklitepe, buz devrinin sonlarına dek uzanan uzun bir düşünce ve sanatkarlık geleneğinin tepe noktası. İnsanı tasvir eden ve kutsayan büyük taşların üzerinde eksiksiz detaylarıyla hayvan betimlemeleri görülür. Arkeologlara göre Göbeklitepe, insanların bir araya geldikleri, bilgi paylaştıkları, beraber ziyafet verdikleri ve belli ritüelleri paylaştıkları yerdir. Yapıların amacının tam olarak ne olduğu cevaplanmayı bekleyen ve yıllarca sürecek araştırmaları gerektirecek gizemler. Göbeklitepe, ilklerin ötesinde bir organizasyon ve hayal gücünün eseri olmasının yanı sıra insanın DNA’sına kodlanmış olan yaratıcılık ve üretkenlik duygularının öne çıktığı bütüncül anlayışta bir yapıdır. Kazılarla birlikte, yerleşik yaşama geçişle ilgili bilinenleri alt üst eden kalıntılar ortaya çıktı. Herhangi bir gelişmiş teknik ve teknolojiden yoksun olarak, dikilebilmesi için devasa bir organizasyon ve işbirliği gerektiren altmış tonluk taşların neyi ifade ettiği ile doğanın tüm zorluklarına karşı bu yapıyı inşa etmelerindeki motivasyonun ne olduğu cevap bekliyor. Dünyada kabul gören arkeolojik görüşe göre, avcı ve toplayıcı yaşam biçiminden yerleşik hayata geçilmesindeki en önemli faktörler açlık korkusu ve korunma içgüdüsü olarak gösterilirken, Göbeklitepe buluntuları ile yerleşik yaşama geçişte yüksek inancın da etkisinin olabileceği düşünülüyor.
Serginin, tıpkı Göbeklitepe gibi büyük bir uğraşı ve özveriyle gerçekleştirildiğini söyleyen Cermodern Ankara Sanat Programları Direktörü Zihni Tümer, CerModern ve Reo-tek Yazılım olarak bu sır dosyasını dijital bir deneyime dönüştürme ve dijital mirasa bir katkıda bulunmak için yola çıktıklarını ifade etti.. Onları asıl etkileyen somut buluntular üzerinden güncel kültüre bağlayan “dualizm” konusu olmuş. Ritüeller, renkler, kokular, döngü ve ritimlerle bezedikleri 2000 metrekarelik kara kutu alanda sıradan bir güne indirgedikleri anlatıyı müzik ve görsel şovlarla bir dijital deneyim sergisine dönüştürdüklerini dile getiriyor.
Haber: Mine Bora Diri
Sn Mine Bora Diri nin yazısı mükemmel çok beğendim gidip yerinde gören birisi olarak son derece açıklayıcı olmuş ellerine sağlık herkesin gidip görmesini şiddetle öneririm