Bizim gibi toplumlarda çoğunluk (kimi kadınlar da dâhil) erildir. Toplumsal inşa eril dilin, ideolojinin temeli üzerine kurulmuştur. Kadın kamusal alanda geri plandadır. Kamusal alan kadını görünmez yaparken, toplumsal anlaşmalar özel alanın, yuva olarak evin tam da kadına yakışan mahremde, sınırlıkta ve güvende olduğunu savunur. Böylelikle kadın kamusal alanın eril inşasına karşı, oradaki tehlikelerle baş edemeyecek ikincil cinsiyet olarak dışlanır, ötekileştirilir, marjinalleştirilir ve eğer direnirse toplumsal anlaşmayı bozan bir suçluya dönüştürülür. Bu tahakküme kimileri karşı çıkarken kimileri çoktan içselleştirerek boyun eğmiştir. Bu nedenle biz bu proje ve sergi ile meydanlara, kurumsal yapılara, parklara yani eril cinsiyeti temsil eden bütün inşa edilmiş mekânlara karşı mesafe koyuyoruz. Parklarda yürürken, alt geçitlerde karanlıkları atlatmaya çabalarken, adliyelerdeki o devasa iktidar bloklarını kadına yönelik haksızlıklarda harekete geçirmeye çabalarken, ışıl ışıl parlayan işyerlerindeki cinsiyet ayrımının net çizgilerini birebir hissederken, mekânın sadece bir mimari tasarımdan ibaret olmadığını, toplumsal cinsiyetin inşa edildiği ve içselleştirildiği bir dünya olduğunu savunarak mekânı, en bildiğimiz eylemlilik haline fotografik temsillere dönüştürüyoruz. Bedeni de bir mekân olarak anlamlandırıp, bize öğretilen güzelliğe ve estetiğe karşı tekinsiz temsiller yaratıyoruz. Kendi bedenini ve cinsiyetini sırf o bedende doğdu diye kabul etmek zorunda olan, kendini farklı tanımlayan insanları da kucaklayarak, onları da görünür kılmak istiyoruz.
Gülbin Özdamar Akarçay
Danışman; Gülbin Özdamar Akarçay, Danışman yardımcısı; Gül Sevil Erişi.
Katılımcılar; Ayten Ünal, Gül Sevil Erişi, Hatice Ayaksız, Hülya Üçpınar, Meryem Güldürdak, Nursen Bilgin Kadayıfçıoğlu, Özlem Güney Bayraktar, Sema Kahraman Vurucu, Tulin Şahin Safi, Zeynep Erdoğan, Zeynep Yılmazoğlu, Zuhal Ateş.
Afiş tasarım: Ece Ural, @eceuraldesign
Video tasarım: Bartu Akın, @bartuakin