Ange Yayınları’ndan çıkan Artin’in Ölümü ve Sonrası, Medipol Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nde Dr. Öğretim Üyesi olan Akgün Tokatlı tarafından bir kurgu roman olarak kaleme alındı.
Sanatın ve gündelik hayatın iç içe geçtiği bir roman Artin’in Ölümü ve Sonrası.
Akgün Tokatlı, bu etkileyici eserinde imgelerin ve anlamların nasıl oluştuğunu, parçalandığını ve dönüştüğünü ustalıkla irdeliyor.
Artin’in Ölümü ve Sonrası, sanat ve hayat arasındaki ince çizgide yürüyen, anlamın ve imgelerin peşinde koşanlar için kaçırılmaması gereken bir eser. Akgün Tokatlı, usta kalemiyle, okuru hem düşünsel hem de duygusal bir serüvene çıkarıyor. Bu roman, sadece edebi bir eser değil, aynı zamanda yaşamın ve sanatın derinliklerine yapılan bir yolculuk.
Romanın merkezinde Suna’nın çizim yolculuğu bulunuyor. Okur, çocukça ifadelerle başlayan çizimlerinden taklit etmeye, ardından taklidi reddetmeye ve inkâr etmeye uzanan süreci adım adım izliyor. Suna, kendi benliğini bulmaya çalışırken yaşadığı içsel çatışmaları ve egosunun yükselişini okura çarpıcı bir biçimde yansıtıyor. Tokatlı, karakterlerin üretimleri üzerinden etkileşimin sorumluluğunu ele alıyor. Bebeklerin taklit etme sürecinden, çocukların benzetme çabalarına ve nihayetinde kendi biricikliklerinin sorgulanmasına kadar, insan gelişiminin farklı aşamalarını derinlemesine inceliyor. Suna’nın içsel yolculuğu, her bireyin kendi kimlik arayışının ve varoluşsal sorgulamalarının sembolü haline geliyor.
Kitap boyunca Tokatlı, imgelerin ve anlamların oluşum sürecini, parçalanışını ve dönüşümünü sanat ve gündelik yaşam üzerinden ele alıyor. Anlatının merkezinde yer alan Suna, kendi sanat yolculuğunda yalnızca teknik becerilerini değil, aynı zamanda kendine dair derin bir farkındalık ve özbilinç geliştiriyor. Suna’nın sanatsal yolculuğu, bireyin kendi kimliğini ve varoluşunu sorgulaması ve yeniden inşa etmesi sürecine paralel ilerliyor.
Akgün Tokatlı‘nın mesleki tecrübesi ve akademik birikimi, romanın her satırında kendini gösteriyor. Görsel iletişim tasarımı alanındaki derin bilgisi ve sanatsal duyarlılığı, karakterlerin iç dünyalarını ve duygusal derinliklerini keşfetmede ona rehberlik ediyor. Tokatlı, imgelerin ve anlamların dönüşümünü anlatırken, sanatın ve hayatın iç içe geçmişliğini derinlemesine irdeleyerek, okura sanatın sadece estetik bir uğraş olmadığını, aynı zamanda insan varoluşunun temel bir parçası olduğunu gösteriyor.

Çocuk gibi çizmeye başladı Suna. Ben ne çizdiyse övdüm. Toparladım arkasını. Taklit etmeye başladı. Reddetti. İnkâr etti. Egosu yükseldi. Kendini sevmediğini hissettiğinde tuttu içinde beni öldürdü. Bebek taklit eder, çocuk benzetmeye çalışır, çocuk benzettiğinin başka bir şeye de benzediğini anladığında kendinin neye benzediğini düşünür, biricikliği yok olur, kendi başına kalır.
Üretimlerinde, etkileşimin sorumluluğunu almak üzerine odaklanan Akgün Tokatlı; bu romanında, imge ve anlamın nasıl oluştuğunu, parçalandığını ve dönüştüğünü, sanata ve gündelik hayata ait bir anlatı üzerinden irdeliyor.
Dokunmanın Dönüştürücü Gücü: Ruh ve Bedenin Senkronizasyonu – Damla Pektaş yazdı…