BJK Başkanı Fikret Orman‘ın açıklamaları daha uzun zaman tartışılır:
”Beşiktaş halkın takımı değil saray takımıdır”
Başkan bu açıklamayı yaparken siyasi konjonktürü düşünmüş olabilir. İyi niyetli ikinci şık ise Başkan tarihi gerçekleri anımsatmak istemiş olabilir.
Osman Ferit Paşa, Şeyhül Harem yani Medine’de bulunan kutsal türbenin koruyucusu ve Peygamberin kabrinin bekçisi görevinde bulundu. Daha sonraları Sultan Abdülaziz’in yaverliğini yapacak olan bu Osmanlı Generali, Serencebey yokuşundaki ünlü konağı satın alan isimdi.
Çerkes olan Osman Ferit Paşa’nın konağında toplananların çoğunluğu Çerkes kökenliydi. Bu konağın müdavimleri spor tarihimize adını altın harflerle yazdıracak bir spor kulübünün temelini atacaklardı.
Kulübün adı BJK olacaktı. Yani Bereketuko Jimnastik Kulübü

Kulüp ismini, 1860 yılında Kafkasya’da bulunan Şhaplı köyünü Rus-Kazak birliklerine karşı savunurken şehit düşen, Osman Ferit Paşa’nın babası Bereketuko Hasan‘a atıfla alıyordu. Çünkü kulübün kurucuları arasında Osman Ferit Paşa’nın oğulları vardı. Ve paşanın konağında kurulduğu için dedelerine bir vefa örneği gösteriyorlardı.
Osman Ferit Paşa öldüğünde eşi Nefiset hanımdan son bir isteği vardı. ‘Başımı Kafkasya’ya çevirin.’ Dediğini yaptılar.
Eşi Nefiset Hanım, Kafkas Kartalı olarak bilinen Şeyh Şamil‘in torunuydu. Nefiset hanımdan olan ilk oğlu Mehmet Şamil Bey BJK’nin ilk kulüp başkanı olarak tarihe adını yazdırdığında amblemlerini çoktan düşünmüşlerdi.
Beşiktaş kulüp tarihinin yazılı olduğu, kulübün resmi sayfasında anlatıldığı üzere, 1941 yılında oynanan bir müsabakada tribünden bağıran bir taraftarın takımı canlandırmak için söylediği bir lakap değildir Kara Kartal. Çünkü müsabaka zaten 5-0 devam etmektedir. Zaten ikinci yarı Beşiktaş Süleymaniye maçını rölantiye almıştır. Burada bu tez çöker. Maç 6-0 biter. İsteyenler Akşam gazetesinin 20 Ocak 1941 tarihli nüshasına internet ortamından erişebilir ve bakabilir.
İşin özü Kara Kartal, Beşiktaş’a Kafkas kültürünün bir armağanı ve sembolüdür.
Bu arada efsanelerde anlatılan meşhur Kaf Dağı Kafkas dağlarıdır ve esasında Kafkas efsanelerinde Kartal bazen pek iyi anlatılmaz. Kafkas dağlarının zirvelerinde zincire vurulmuş Promete’nin ciğeri bir kartal tarafından didiklenir. Kartal gündüz gelir Promete’nin ciğerlerini yer, akşam olunca uçar gider. Gece Promete’nin ciğerleri iyileşir. Sabah gene gelir ciğerleri didikler. İşkence sürer gider.
Kafkas halk oyunlarında erkeğin hareketleri adeta Kartal’ı, kızın hareketleride adeta bir Kuğuyu andırır.
Çaykovski ünlü eseri Kuğu Gölü Balesini, Çerkeslerden aşırmış olabilir mi ?
Bereketuko Jimnastik Kulübü daha sonraları adını değiştirerek günümüzde bilinen adını alacaktır: “Beşiktaş Jimnastik Kulübü”
Beşiktaş’ın ilk bilinen rozetinde ise altı köşeli yıldız yani Süleyman Mührü vardır. Davut yıldızı diye de bilinir. Hz. Süleyman Mührü bulunan rozet daha sonraları güzel bir tesadüf eseri İskender Yakak tarafından Süleyman Seba‘ya hediye edilir. Süleyman mühürlü rozet artık Süleyman Seba’dadır.
Gelelim kulübün renklerine. Kulübün renkleri konusunda ithilaf vardır. Kimi kulübün ilk renklerinin Kırmızı-Beyaz olduğunu söyler. Bir kısım bunu kabul etmez ki doğru olan da budur.
İsmail Cem İpekçi‘nin babası İpekçi İhsan, kulübe katkı adına ilk olarak kırmızı beyaz formaları getiren kişidir. Bu yüzden böyle bir karışıklık yaşanmış olmalı. Beşiktaş’ın renkleri hep siyah beyazdır. Aynı Çerkes kıyafetlerinde olduğu gibi. Aynı kara kartalda olduğu gibi. Aynı Çerkes halk çalgısı Bjamiy‘de olduğu gibi
Ama burada da bir eksik var o eksikliği şöyle giderelim. Batı Çerkesleri beyaz kalpak kullanırken, Doğu Çerkesleri siyah düz kalpak kullanırlar. Doğu ve batıyı kulübün renklerinde buluşturmuşlardır.
Sebatayistlerin üç kolu kulüplerde etkindi. Ağırlıklı olarak Yakubiler Beşiktaş’ta, Kapaniler Fenerbahçe’de, Karakaşiler Galatasaray’da.
Galatasaray kulübünün kurucuları Galatasaray lisesi öğrencileriydi. Keza Fenerbahçelileri bir araya getiren unsur Kadıköylü ve Saint Joseph liseli olmalarıydı. Beşiktaş ise bir etnisite kulubüydü. Çerkes kulübüydü.
Galatasaray Aristokrat kulübü, Fenerbahçe burjuva kulübü, Beşiktaş ise arabacılar olarak bilinirdi ki ta ki bu yazıya kadar.
Bilindik anlatı şöyledir;
Paşa çocuklarının kurduğu kulübün oyuncuları idman yaparken arabalardan yararlanıyordu. Bunu gören halk gençlere ‘Sarayın arabalıları’ lakabını takmıştı. Rakip takım taraftarları bunu ileride arabacıya çevirecekti.
Oysa Çerkeslerin kullandığı dile verilen isimlerden birisi Adigece‘ydi. Çerkeslerin ya da Adigelerin kullandığı dil Adigece, konuşulan dile ithafla Arabacı olarak dil fonetiğimize uygun hale getirilmiş olabilir…
Beşiktaş kulübünde bu Çerkes ağırlığı her zaman kendini hissettirecekti. Kulüp başkanlarının büyük çoğunluğu Çerkes kökenliydi.
Beşiktaş’ın ilk futbol topunu, Katip Tevfik İngilizlerden çalmıştı. İngilizler muhtemelen şöyle demiş olmalı. ”Karpuz değil o birader futbol topu” diyerek Katip Tevfik’i kovalamışlardı.
Beşiktaşlı dostlarım üzülmesin. Hepimizin İngilizler ile kötü anıları var. Kova Yaşar’ın, Kaleci Fatih’in. Bir tek padişah Vahdettin‘in yok. O deniz yolculuğunu seviyordu.
Tabi önceleri İngilizler Sergen Yalçın ile tanışmışlardı.. Stamford Bridge’de anıları hala tazeliğini korumakta. Sergen Yalçın da bir Çerkesti.
Çerkes kartalının pençesi prometenin ciğerlerine inmişti..

Kulübün kurucularından ve 6. başkanı Çerkes Ahmet Fetgeri 19 Mayıs’ın Spor Bayramı olarak kutlanması önerisini getiren kişiydi. Öneri bizzat Atatürk tarafından kabul edilecekti.
Dönemin, Fenerbahçe kulübü oyuncuları, Harrington kupasında İngilizler’e karşı mücadele edecekti. Günümüzde bu mücadeleyi gururla anlatan bir gazeteciye diğer bir gazetecinin verdiği efsanevi yanıtı atlamadan devam etmeyelim.
”Siz maç yaparken biz savaşıyorduk.”
Fenerbahçeliler ise buna şöyle karşı çıkıyorlardı:
“İstanbul işgal altındayken Fenerbahçeliler, Kurbağalıdere kenarında kulüp binasının önündeki iskeleye yanaşan motorlarla Anadolu’ya silah kaçırmaktaydılar. Fenerbahçe kulübünün kayıkhanesi bir silah ve cephane deposu haline getirilmişti. Geceleri gizlice bu kayıkhanenin önündeki ahşap iskeleye yanaşan motorlar buradan yüklenip, gizlice Moda koyuna açılıyor, oradan İzmit’e geçerek Anadolu’ya silah ve cephane götürüyorlardı.”
İstanbul’dan ayrılıp Karadeniz’in kıyısında güzel bir şehre yolculuk yapalım. Çerkes sürgünü döneminde kampların kurulu olduğu şehirlerden birine. Giresun’a. Yaklaşık olarak 15 bin Çerkes bulunuyordu şehirdeki kamplarda.
Giresun‘un Sokakbaşı semtindeki insanların Beşiktaş sevgisini yıllarca çözememiş birisi olarak bunun bir Çerkes bağlantısı olabileceğini hep düşünmüşümdür.
Giresun Kale Mahallesinin çocukları ve gençleri Fenerbahçe’den renklerini alan sarı lacivertli Akınspor‘u tutuyorlardı. Saytaş’ın çocukları diyeceğim ama yanlış anlaşılmasın. Kötü niyet yok.
O semtin gençleri sarı kırmızılı Yeşiltepespor‘u tutuyordu.
Ve tarihte ikinci bir Beşiktaş kuruluyordu. Renkleri siyah beyazdı ve amblemi Kartaldı. Kurulduğu yer Giresun’un türkülere konu olan semti Sokakbaşıydı.
Sokakbaşının en önemli namlı kabadayılarından birisinin lakabı etnik kimliği ile alakalı olarak Çerkes Hasan‘dı. Sorunları çözer, kanunun işlemediği zamanlarda anlaşmazlıkları giderir racon dışına çıkanları uyarırdı.
Yine Giresun’da 3 sene faaliyet gösterecek olan, hoş bir ayrıntı olarak buraya alacağım ”OTOSPOR” vardı. Şoförler Cemiyeti tarafından kurulmuştu. 1957 yılında kapanacaktı. 1957 yılı bizim aile için biraz trajik bir ayrıntıyı barındırır. O dönemin tanınmış şoförlerinden ve cemiyet üyesi dedemiz Şoför Faik’i bir trafik kazasında kaybediyorduk. Otospor, şoförler tarafından bir daha açılmamak üzere kapatılmıştı.
Beşiktaş kulübünü yönetenlerin Çerkes olmaları dışında, etnik kimlikleri ile alakalı olarak devlete bağlılıkları bilindiğinden, devlet kademelerinde kilit noktalara getiriliyordu. MİT yöneticisi ve görevlisi olmak gibi.
Beşiktaş bir konakta kurulmuştu. İleride paşa çocukları tarafından kurulan kulübü benimseyenler ise halkın çocukları olacaktı.
Hatta Beşiktaş’ın doksanlarda bir şampiyonluk öyküsünü yazı dizisi haline getiren Yalçın Doğan şu başlığı uygun görmüştü: ”Halkın Pençesi Kara Kartal”
Etnik bağların çok kuvvetli olduğu kulüp, halk nezdinde kabul görmüştü.
Kulübün iç yapısı ve dinamikleri bu derin bağlardan elbette vazgeçmeyecekti. Fikret Orman’ın açıklaması bu minvalde değerlendirilebilir.
Ama tribünler başka bir şey söylüyordu.
Halk başka bir şey söylüyordu.
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz,güneşli günler…
Halk sarayları dinlemiyordu. Onların türküsü başka başkaydı…
Korkutmaz bizler musalla taşı
Ölümüne seviyoruz biz Beşiktaşı…
Bu sene şampiyon görelim sizi
Ölmeden mezara koymayın bizi…
Beşiktaş halkın takımı olmasaydı, Optik Başkan diye bir adam nasıl olur da Beşiktaş’ı tutardı. Birisi söylesin…
Ulaş Karakaya
Kaynaklar
*Mecmûa-yı Tevârih-i Osmânî
*Çerkeslerde kartal ve atmaca / Turabi SALTIK
*4 Ocak 2013
ÇERKEZLER (ÇERKESLER, ADİGELER)
*Milliyet Gazetesi Yalçın Doğan yazı dizisi Halkın Pençesi Kara Kartal..
*10 Ekim 2011 The Dönme-Yalçın Küçük
*Ahmet Fetgeri Vikipedi
*Mehmet Şamil Shaplı vikipedi
*Beşiktaş kulübü resmi sayfası
*Osman Ferit Paşa vikipedi
*index anatolücius
*Giresun’un Beşiktaşspor’u /Ali Tirali
*Giresun Nostaljisi/ Naci Pamuk
*Kafkas Araştırma Kültür ve Dayanışma Vakfı Osmanlı Arşivleri Kataloğu/ Osman Ferit Paşa (1844-1912)