Eğitimci kimliğinin yanısıra müzik projeleri ile dikkat çeken Hakan Böcek ile müzik kariyeri üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Oğuz Kemal Özkan / KitaptanSanattan.com
- İki bölüm halinde tamamladığınız “Mevsimler”, önceki şarkılarınızın akustik versiyonlarını bir araya getirdiğiniz bir proje. Fikir halinden, dinleyicilere ulaşana kadar geçen süreçten bahsedebilir misiniz?
Akustik şarkıları dinlemeyi çok seviyorum. Zaten şarkı söyleyebilmeme ilk yardımcı olan enstrüman da bir gitardı. Gitar çalıp söyleye söyleye bestelerimi de sadece bir gitarla yapmaya alıştığımdan, herkesin bestelerimi kafamdaki ilk haliyle de dinlemesini istedim. Tabii kendi şarkılarıma, çok sevdiğim ve dostlarıma ait olan şarkıları da ekleyerek hayalim olan akustik kayıtları hayata geçirdim. Şimdi uzun yol araba kullanırken en keyif aldığım şarkılar bu akustik şarkılarım oluyor.
- Akustik müziğin dinleyicilerle iletişim kurma şeklindeki etkisi hakkında düşüncelerinizi paylaşır mısınız? Sizin için akustik müzik, duygusal bağ kurma ve anlatma açısından özel bir rol oynuyor mu?
Elbette. Akustik müzik daha sıcak, daha samimi ve sanatçıyı daha fazla yansıtan bir tavır oluyor bana göre. Vokalin daha ön planda olduğu, bu yüzden de duyguyu daha fazla geçirebildiğimiz alan oluyor.
- “Yasak Aşk” şarkısının akustik versiyonu da EP’de yer alıyor. Bu şarkının orijinal versiyonunda Ezgi Pekel ile düet yapma kararınız nasıl şekillenmişti?
Ezgi ses rengini, vokal tavrını ve ekstra kendisini de çok sevdiğim bir arkadaşım. Müzikal tarzını da kendime yakın bulduğumdan bir düet yapmayı hep istemiş ve kendisine de ara ara bu isteğimden bahsetmiştim. Uzak şehirlerde oturduğumuzdan bu isteğimin vücut bulması biraz zaman alsa da bir gün bu şarkıyı kendisine gitar-vokal kaydettiğim haliyle gönderdim. Kendisi de beğendi ve zaten her ikimizin de aranje, mix & masteringlerini yapan Caner ve Aykut süreci hızlandırıp, şarkıyı kaydettiler. Aslında hadi start dememiz şarkının kaydedilmesinden daha uzun sürdü diyebilirim. Şimdi iyi ki bu şarkıda bana eşlik eden Ezgi olmuş diyorum. Severek dinliyorum.
- “Mevsimler” EP’nin kapak tasarımında Gülşan Böcek’in imzasını görüyoruz. Eşinizin de sanatın başka alanında yer alıyor; birbirinize çalışmalarınızda fikir sorar mısınız ya da eleştirir misiniz?
Birbirimizin fikrini almadığımız tek bir konu bile yoktur. Hemen hemen her konuda ona danışırım. Birbirimizi en iyi beslediğimiz tarafımız da zaten bu. Farklılıklarımız bizi birbirimize daha çok bağlayan ve bir şeyler katan unsur oluyor. Bazı konulara uzaktan bakmayı ve büyük resmi görmeyi akıl edemediğim zamanlarda mutlaka ona danışıyorum ve eksiğimi direk söylüyor. Aynı şeyi tabii ben de onun için yapıyorum. Benim en büyük şanslarımdan birisi kendisi…
- Eğitimci kimliğinizle öne çıkmanız ve müzik kariyeriniz arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz? Bu iki alan arasındaki etkileşim sizin için nasıl bir zenginlik yaratıyor?
Eğitimci olmak müzikle her zaman iç içe kalmamı sağlıyor. Şarkı söylemek, albüm yapmak gibi hayallerin maddi gereklilikleri oluyor. Ben de bunu en iyi bildiğim şeyi yaparak finanse ediyorum. Kısacası öğretmenlik yaparak. Tabii bu sayede enstrümanlar her zaman elimde oluyor. Tabii bir zamanlar kendi kurduğum hayalleri başka çocuklara kurdurmak, onların müziksel deneyimlerini inşa etmek, sonunda da onları başardıklarıyla mutlu edip bu anlara tanıklık etmek beni müziğe daha fazla bağlıyor. Birbirini pozitif olarak iten iki kardeş benim için bu kavramlar.
- “Mevsimler” albümünün tamamlanmasıyla birlikte, gelecekteki projelerinizde hangi tür veya tema üzerinde çalışmayı düşünüyorsunuz?
Aslında benim en büyük isteklerimden biri dinlenecek kaygısı taşımayan ve hayal ettiğim rock albümümü kaydetmek. Bunun için yıllardır kaydedilmeyi bekleyen şarkılarım da var. Umarım en kısa zamanda imza bir albüm yaparak bunu dinleyicilerle buluşturacağım.
Nöroloji Uzmanı Dr. Özlem Çakır, Plastik Kullanımının Sağlığa Zararlarını Anlattı