Georg Baselitz Yeniden İstanbul’da

Georg Baselitz Yeniden İstanbul’da – Özkan Eroğlu yazdı.

İnsan, yaptığı işte değişip dönüşerek, kısacası kendi yaptığı şeyden sıkıldığının farkına varacak olgunluğa ulaştığında, kendini tamamen yenileyerek gerçek mutluluğu yakalayabilir. Bu durum, hem kuramcılar hem de uygulamacılar için geçerlidir.

Bu düşünceme en güzel örneklerden birisi Georg Baselitz ile olan ilişkimdir. Baselitz’i 2002 öncesinde de takip ediyordum; ancak sanatçının o yıl İstanbul’da gerçekleştirdiği ilk kişisel sergisi sırasında yaşadığım heyecanı hâlâ unutamam. Üstelik o dönemde Yapı Dergisi adına kendisiyle bir röportaj yapma şansım da olmuştu. Bu anılarımda hâlâ taze; ne yazık ki dergide çalışan birisinin o sırada çektiği fotoğrafı daha sonra kaybetmesi ise üzücü bir durumdu. Ama bu da bir nevi “vardır bir hayır” diyebileceğimiz olaylardan biri olmalı.

Yıl 2024. Georg Baselitz ikinci kez kişisel bir sergiyle İstanbul’da. 1980’lerin sonlarından 2002’ye kadar kendisine duyduğum hayranlık ve izleyici heyecanı, 2002’den 2024’e dek eleştirel bir heyecana dönüştü. Bu değişimi, sanatçının eserlerinin görsel ve plastik özellikleriyle ilişkilendirdiğim Türkçe ve Almanca yayımlanan kitabımda ayrıntılı olarak açıkladım.

Georg Baselitz Yeniden İstanbul'da - Özkan Eroğlu yazdı...

Sanatçıya yönelik eleştirilerimin temel nedeni şu: Karşımda, “Dünyada piyasamı oluşturdum, bu üslupta ilerliyorum, kime ne?” diyen bir Baselitz var. Sanatındaki üslubun bir üsluplaşmaya düşmüş olması karşısında en küçük bir rahatsızlık duymuyor. Benim eleştirel kitabımı yazmamın en önemli nedenlerinden biri de bu sıkıntıya dikkat çekmekti. Üstelik Türkiye’de bu şekilde üsluplaşmanın, üstelik bilinçsiz bir şekilde daha da abartılarak birçok kişi tarafından yapılması ve toplumun bundan habersiz olması durumu, Baselitz eleştirimi daha da güçlü ve örnek hale getiriyor. Sanattan öte, ülkemizin tüm kurum ve kuruluşlarının içinde bulunduğu durumsa zaten ortada.

Burada asıl sorun, toplumumuzun akıl ve zekâ ile ilgili ciddi sıkıntılar yaşıyor olması. Bu durumun temelinde beslenme alışkanlıkları kadar, eğitimin özellikle temel ve zorunlu olan kısmının herkese eşit şekilde sunulmaması yatıyor. Bu eşitsizlik düzeltilmediği sürece, sıkıntılar bir çığ gibi büyümeye devam edecek. Bu sonuçları öngörmek için kâhin olmaya gerek yok.

Neyse, yazıya nasıl başladım, nereye geldim… Kısaca söylemek gerekirse, sergisinde de konu edilen Baselitz’in son 10 yılda yaptıklarına takılı kalmadan, başından bugüne kadar ne yaptığına internetten bakın. İsterseniz kitabımda yazdıklarımı okuyun ve kendi kararınızı verin!

Tam da bu noktada, bir eleştiri daha yapmak zorundayım: Ülkede her şey mükemmelmiş, sanat çok seviliyormuş gibi bir hava yaratıp bir sergiye 300 TL giriş ücreti koymak ne anlama geliyor? Bunu gerçekten anlayabilmiş değilim. Sözde büyük ailelerin büyük galerileri, sanatı topluma sevdirmeye çalışmayı amaçlamak dururken, nereye koşuyorsunuz? Eğer bu yaptığınızın tersini yapsanız bir avuç sanatseverimizin gönlünü kazanır ve bundan en büyük kazancı yine siz elde edersiniz. Bu önerdiğim toplumunun geleceğini düşünen her alandan herkese; ‘ben’ demeyi bırakmak ve ‘biz’ demeyi alışkanlık haline getirmek!

Özkan Eroğlu

Georg Baselitz: Son On Yıl Sergisi, Sakıp Sabancı Müzesi’nde Açıldı

Show Comments (0) Hide Comments (0)
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments