Kırmızı Otobüs Yolculuğu’nun yazarı Derya Kurt ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, ilham kaynaklarından karakter oluşturmasına, yazma sürecinden kitabın yayınlanmasına kadar birçok detaya değindik.
Derya Kurt, ebeveynlik sürecinden de aldığı ilhamla ana karakter Ahmet’in macerasının merkezinde yer alan kırmızı otobüsü seçme nedenini, zamanın ve anıların önemini, Ahmet’in geçmişiyle olan ilişkisini, hikayenin geçtiği İzmir’in ve çocukluğunun rolünü anlatıyor. Bu röportajda, ilk olarak İngilizce yayımlanan bu kitabın yazım ve yayım sürecini de bulacaksınız.
Oğuz Kemal Özkan / KitaptanSanattan.com
- Kırmızı Otobüs Yolculuğu’nun ilham kaynakları nelerdi? Bu hikayeyi yazmaya neyin ilham verdiğini anlatır mısınız?
Bu hikâye benim ebeveynlik sürecimle eşdeğer gelişti. Özellikle bir bebeğin gün be gün büyüyüşüne şahit olmak, insana çok flashback yaşatıyormuş. Hafızamın çekmecelerinde kilitlenmiş birçok anıyı tekrar hatırladım bu süreçte ve hep daha fazlasını hatırlamak istedim. Yaşadığımız her anı hatırlayabilseydik diye çok düşündüm ve unuttuklarım içinde gizli bir sitem olarak büyüdü. Bu sitem, kendi mucizesini yaratan bir karakter üzerinden, kendi hatıralarına özellikle çocukluk yıllarına yolculuk yapan bir kurguya dönüştü.
- Ana karakter Ahmet’in macerasının merkezinde yer alan kırmızı otobüsü seçmenizin özel bir nedeni var mıydı?
Aslında Ahmet’in merakıyla aynı. Ben uzun yıllardır dans ediyorum ve o dönem her pazartesi dans dersime gitmek için otobüs durağında beklerken, aynı saatlerde eski Ikarus 260 model kırmızı otobüs geçiyordu. İçinde sadece bir şoför ve bir yolcusu vardı ve otobüs numarasının olduğu yerde görevli yazıyordu. Haftalarca gördüm o otobüsün geçişini. Çok merak ettim. Araştırdım ama bir şey bulamadım. Sonra bir gün, o otobüs geçmedi ve ben yine durakta beklerken kırmızı otobüsün gizemine bu hikâyeyi yazdım.
- Kitabınızda zamanın ve anıların önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Zamanın özellikle sizin için ne anlama geldiğini ve bu temanın yazım sürecinizi nasıl etkilediğini anlatabilir misiniz?
Ben tarihle ilgilenmeyi çok severim. Özellikle Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler mezunu olduğumdan siyasi tarih okuması çok yaparım. Özellikle son üç yıldır, tarih ve kültür sentezi üzerine çok yoğunlaşıyorum. Döneme göre medeniyetlerin kendi kültürlerini nasıl şekillendirdiklerini ve o kültürün halkın sosyal yaşamına entegre olduğunu çok merak ediyorum. Anı kitaplarını çok severim o yüzden. Hiçbir tarih kitabının öğretemeyeceği, sosyal ananeleri öğretir. Ya da anı olmasa bile, yazıldığı dönemin gerçekliğiyle harmanlanmış kurguları da çok severim. O yüzden bende kendi yazımımda, iyi bir zaman gerçekliği yaratıp karakterin anılarıyla birleştirmek istedim.
- Ahmet’in geçmişiyle olan ilişkisi hakkında biraz daha bahseder misiniz? Onun karakterinin gelişimini ve kitaptaki yolculuğunu nasıl tasarladınız?
Ahmet keyifli bir çocukluk geçirmiş, mutlu bir adam. Her imkan önüne dağ gibi serilmemiş ama sahip olduklarıyla yetinmeyi ve onlara kıymet vermeyi bilmiş. Hayal gücü çok kuvvetli Ahmet’in. O yüzden sahip olduğu her şeyi hayal gücüyle süslemiş. Bunun illa maddi bir şey olarak düşünmemek gerek. Yürüdüğü yolu, üstüne esen rüzgarı, yüzdüğü suyu bile hayal gücüyle hikayeleştirmiş. Hayatını hep daha anlamlı kılmaya çalışmış. Her yetişkin gibi var olma, yaşama gayesi içinde bu hayalperestlikten tekdüzeliğe geçse de, bunun farkında ve çocuklukla yetişkinlik arasındaki ince sınırı yeniden şekillendirmek istemekte. Yaşadığı kayıplarda bunu biraz zorunlu kılmış. Yası, geçmişe dönerek hafifletenlerden.
- Hikayenin geçtiği İzmir’in sizin için özel bir önemi var mı? Bu şehrin ve çocukluğunuzun hikayede nasıl bir rol oynadığını açıklar mısınız?
Ben İzmir’’de doğdum büyüdüm. Orta sonda İstanbul’a taşındık. Aslında kitapta geçen lokasyonlar, benim yaşadığım lokasyonlar. Kahramanlar 1411 sok, Bayraklı siteler, Mordoğan Ayıbalığı Koyu… O yüzden kurguma özellikle bu lokasyonları eklemek istedim. Ana karakteri komşu yapmak istedim. Özellikle Mordoğan benim için çok özel bir bölge. Bence dünyanın en güzel yeri. O yüzden oraya ayrı bir atıf yapmak istedim. Bu otobiyografik bir roman değil ama elbette kendi çocukluğumda yaşadığım ya da dışardan bir gözle deneyimlediğim pek çok anektodu kurguya dahil ettim.
- Karakterlerinizi oluştururken ve hikayeyi yazarken hangi araştırmaları yaptınız? Özellikle İzmir’in ve 1990’ların atmosferini yakalamak için nasıl bir yaklaşım benimsediniz?
Zamanda yolculuk hikayesi yazacağıma karar verdikten sonra bunun hangi dönemde geçmesi gerektiğiyle ilgili çok düşündüm açıkçası. Aklımda birkaç sene aralığı vardı ama önceliği kendimin de içinde bulunduğu Y kuşağının cafcaflı 90’larına vermek istedim. Yazarken sadece 90’larda kalamayacağımı fark edip, 2000 yılının alüminyum parlaklığındaki görkemini de ekledim. Çünkü her iki dönem bence bu coğrafyanın yaşadığı en güzel dönemdi. Tam bir kültür ve teknoloji sıçraması yaşanıyordu ve bunun uğruna rönesans ya da reform gibi milyonların ölmesine gerek yoktu. O yüzden yılları ve lokasyonu da seçtikten sonra uzun süre gazetelerde arşiv taraması yaptım. Fotoğraflar ve haberler biriktirdim.
- Okurun hangi duygusal ve zihinsel yolculuğu yapmasını umuyorsunuz?
Ben isterim ki bu hikaye herkesi kendi çocukluğuna götürsün. Acı tatlı her anıyı tekrar hatırlatsın. Tutması gerekeni tutsun ama bırakması gerekeni de bıraksın. İçine yük olanlardan arındırsın. Cevapsız sorularına cevap bulsun.
- Kırmızı Otobüs Yolculuğu ilk önce İngilizce olarak basılıp yayımlandı. Önceliğinizi bu şekilde kullanmış olmanızın bir sebebi var mıydı?
Aslında önceliğim bu değildi. Ben çok tez canlı bir insanım. Beklemeyi hiç sevmem. Kırmızı Otobüs Yolculuğu’nu yazmayı bitirip kitap dosyası olarak yayınevlerine gönderdiğimde, benim bekleyecek sabrım yok deyip İngilizce’ye çevirip yurtdışındaki yayınevlerine gönderdim. Bu süreçte yurtdışında self publish’in (kendi kendine yayıncılık) çok yaygın olduğunu fark ettim ve editörlükten, mizantajına, kapak tasarımına kadar, çevremin de desteğiyle kitabımı hazırlayıp arza sundum. Şu an Amerika’nın büyük dağıtımcılarından biri olan Barnesand Noble’ın da kitap seçkileri içinde yer alıyor.
- Okurunuzu bekleyen yeni bir çalışmanız var mı? Varsa kısaca bir ön bilgi alabilir miyiz?
Hikayesi belli yeni bir roman için altı aydır dönem okuması yapıyordum. Artık yazım sürecine başladım. 1700’lü yılların sonunda İstanbul’da geçen, yine bolca hayal gücü içeren çok heyecanlandığım bir çalışma. Bitirip sunmak için şimdiden sabırsızlanıyorum.
Oğuz Kemal Özkan / KitaptanSanattan.com