Customise Consent Preferences

We use cookies to help you navigate efficiently and perform certain functions. You will find detailed information about all cookies under each consent category below.

The cookies that are categorised as "Necessary" are stored on your browser as they are essential for enabling the basic functionalities of the site. ... 

Always Active

Necessary cookies are required to enable the basic features of this site, such as providing secure log-in or adjusting your consent preferences. These cookies do not store any personally identifiable data.

No cookies to display.

Functional cookies help perform certain functionalities like sharing the content of the website on social media platforms, collecting feedback, and other third-party features.

No cookies to display.

Analytical cookies are used to understand how visitors interact with the website. These cookies help provide information on metrics such as the number of visitors, bounce rate, traffic source, etc.

No cookies to display.

Performance cookies are used to understand and analyse the key performance indexes of the website which helps in delivering a better user experience for the visitors.

No cookies to display.

Advertisement cookies are used to provide visitors with customised advertisements based on the pages you visited previously and to analyse the effectiveness of the ad campaigns.

No cookies to display.

Shopping Cart
Total:

$0.00

Items:

0

Your cart is empty
Keep Shopping

Daha Adil Bir Dünya Mümkün Mü? – Mahmut Çaymaz yazdı…

13 Ocak tarihinde İkinci Kat’ta Ege Kızık’ın yazdığı, Levent Aras’ın yönettiği, müziklerini Gürkan Çakıcı’nın, ışık tasarımını Utku Çetin’in, dekor ve kostüm tasarımını OpiaEkibi’nin yaptığı, oyuncu kadrosunu Ahmet Şenkaya’nın, Başak Kaya’nın, İsmail Şahin’in, Mete Boyar’ın üstlendiği Tiyatro Opia bünyesinde sahnelenen “Ortak Cinayetin Suç Duyurusu” adlı oyunu izledim.

Ege Kızık’ın senaryosunda Fotoğrafçı, Komutan ve bir Devrimci’nin bir karargahta bitmek üzere olan savaşın tekrar başlamasını sağlamak için yapılan planda kimin haklı, kimin haksız olduğunu seyirciye sordurduğu görünmektedir. Yoğun bir disiplin içerisinde büyümüş askerin oğlu komutan mı? Fakirlik içerisinde büyüyen haklarını elde etmeye çalışan devrimci mi? Birçok vahşete tanıklık eden ancak elinde silah yerine kamera olan gazeteci mi? Komutanına son derece bağlı kalan, onun için canını vermeyi göze alan itaatkar asker mi? Bunların cevabının herkes için farklı olacağı bir dramatik metin oluşturulmuştur.

Utku Çetin, ışık tasarım düzleminde ilk olarak ters ışık vererek sigara içen komutanın yüzünü hafif karanlık bırakmış ve güzel bir görünü elde etmiş, karargah sahnelerinde kırmızı ve mavi ışıklar kullanmış ancak bu ışıkları bir filtre ile elde etmek yerine led ışıklarla yapay bir şekilde elde etmiştir. Karargah içerisinde yüzleri zaman zaman kırmızıya, zaman zaman maviye, zaman zaman ise beyaza bürünen oyuncular görmemizi sağlamış ancak ışıklandırma noktasında doğallıktan kaçınarak yapay bir tasarım oluşturmuştur. Fotoğrafçının, “Burası çok karanlık, burada hiçbir şey gözükmüyor” dediği alanda dahi çok aydınlık bir ışık kullanılmış, ne yazık ki dramatik yapıyı desteklemek yerine görsel bir şölen sunan tasarım elde edilmiştir. Gürkan Çakıcı’nın müzikleri ise ışık tasarımının tersine dramatik yapıyı destekleyecek oyunun ritmine göre tasarlanmıştır.

Kostüm tasarım noktasında askerlerin rütbelerinin bulunması ancak kendilerinin herhangi bir soy isim veya kan grubu taşımamaları aslında kendilerinin hiçbir kimliği olmadığını, orada birer rütbe olarak yer aldıklarını net bir şekilde göstermektedir. Dekor tasarım noktasında oldukça minimal ancak bir karargah olduğunu anlatacak şekilde bir alan yaratılmış, savaş içerisinde olunduğu asılı duran (bebek, gaz maskesi vb.) aksesuarlarla başarılı bir şekilde desteklenmiştir.

Operatörlük düzleminde bazı şarkılar hızlı bir şekilde fadeout yapıldı. Işık geçişleri doğal olmayan bir şekilde hızla yapıldı, zaman zaman oyuna yabancılaşmamızı sağladı.

Oldukça doğal bir oyunculukla oynayan oyuncular, karakterlerin içinde bulundukları durumun bizlere aslında ne kadar da kendilerinden kaynaklı olmadığını oyunculuklarıyla bizlere gösterdiler. Komutan rolünü oynayan Ahmet Şenkaya, savaşta ölenlerin unutulmamasını istediğinden dolayı ve disiplinli bir ailenin bir ferdi olmasından dolayı insanlığını nasıl kaybettiğini, yanındaki askere zaman zaman kızarak ne kadar profesyonel bir asker olduğunu ve aslında içinde ne kadar merhametli biri olduğunu da kızdığı kişiyle sonradan konuşarak gönlünü almaya çalışması ve bir devrimci ile saygı dolu şekilde konuşması aslında kendi kişiliğinden ziyade askeriyenin kendi kişiliği haline geldiğini; Mete Boyar, devrimci kişiliğe sahip olan, onu bu devrime iten ve içinde bulunduğu toplumda eşitliğin olmamasından yana serzenişte bulunan ancak hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması için canını bile verebilecek, amacına uygun olması durumunda düşmanıyla bile anlaşabilecek bir karakteri; İsmail Şahin, elinde silah yerine kamera tutan ancak savaşın her zaman tam ortasında bulunan ölen insanları kendi kadrajında bir obje olarak gören ancak sözde sanat yapan bir katilden daha duygusuz bir gazeteciyi, Başak Kaya ise komutanına sonuna kadar itaat eden, çok konuşmayan ve bulunduğu konum gereğince çok düşünmeyen sadece itaat eden karakteri bizlere başarılı bir şekilde gösterdi.

Peki, disiplin içerisinde hiçbir duyguya sahip olmayan komutan mı? Zor şartlarda fakirlikle büyüyen hayatın ondan aldıklarını geri almaya çalışan devrimci mi? Elinde silah tutmayan ama kamera tutan tüm vahşeti insanlara gösteren ve tarafları daha da kışkırtan gazeteci mi? Komutanına sonuna kadar itaat eden, beyni olmayan asker mi haklı? İzleyin ve bunun kararını siz verin.

Mahmut Çaymaz
Tiyatro Eleştirmeni & Dramaturg

Duygusal Stresi Hafife Almayın: Kırık Kalp Sendromu

0
Show Comments (0) Hide Comments (0)
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest


0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments