Customise Consent Preferences

We use cookies to help you navigate efficiently and perform certain functions. You will find detailed information about all cookies under each consent category below.

The cookies that are categorised as "Necessary" are stored on your browser as they are essential for enabling the basic functionalities of the site. ... 

Always Active

Necessary cookies are required to enable the basic features of this site, such as providing secure log-in or adjusting your consent preferences. These cookies do not store any personally identifiable data.

No cookies to display.

Functional cookies help perform certain functionalities like sharing the content of the website on social media platforms, collecting feedback, and other third-party features.

No cookies to display.

Analytical cookies are used to understand how visitors interact with the website. These cookies help provide information on metrics such as the number of visitors, bounce rate, traffic source, etc.

No cookies to display.

Performance cookies are used to understand and analyse the key performance indexes of the website which helps in delivering a better user experience for the visitors.

No cookies to display.

Advertisement cookies are used to provide visitors with customised advertisements based on the pages you visited previously and to analyse the effectiveness of the ad campaigns.

No cookies to display.

Shopping Cart
Total:

$0.00

Items:

0

Your cart is empty
Keep Shopping

Çin Sanatı Üzerinden Sanat Algısına Dair Bir Kaç Söz – Ahmet Özel yazdı…

Özellikle sanat eğitimi görmüş ve sanat tarihi derslerine girmiş her kuşak insanımız, “sanat tarihi”ni mağara resimlerinden başlatır. Yani öyle bir söz eder sonra konuyu Mısır sanatına getirir ki bu gereklidir. Çünkü oradan Avrupa sanatına geçiş yapılacaktır ve Yunan, Roma, sonunda Gotik Sanat ile Rönesansın ihtişamına, görkemine hayran olur, belleğimizin ortasına İtalyan, Flaman, Alman, İngiliz, Fransız ustalarını kazırız. Leonardo, Mikelanj, Rembrandt ilahlarımız olur, sonra Avrupa sanatının belleğimizdeki istilası doludizgin devam eder; Maniyerizm, Romantizm, Empresyonizm, Modern Sanat ve günümüz sanatı. Amerikan sanatı da Avrupa kaynaklıdır. Onu da iyice belleğimize almalıyız. Bütün konular, bütün bilgiler bu çerçevenin içinde cereyan eder.

Aslında bu öğrenmece durumu, yüzyıllarca süren bir kültür hegemonyasının sonucu. Bize başka türlü düşünme için alan açılmamış, diğer ülke sanatlarının önemi üzerinde durulmamıştır. Okul sınavlarda, sanat konuşmalarında entelektüel sınavımız hep Avrupa sanatı üzerinedir. Uffici’yi, Louvre’ı, Rijk Museum’u, Prado Müzesini görmek tabi ki çok önemli. Ancak sanat entelektüalizmi pek de Hint, Japon, Çin, İran müzelerinde olan eserlerin bilgisiyle kendini zenginleşmiş saymaz. Yani olmasa da olur. İslam sanatı suret yasağından dolayı zaten sabıkalıdır, görmezden gelinebilir. Sanat kitaplarında birkaç sayfa bahis yeterlidir.

Şunu bilmeliyiz ki sanat üzerinde insanlığa doğan güneş varsa, uygarlıklara ilk ışıklarını doğudan yansıtmıştır. Gerçekte akademik resmin, heykelin, edebiyatın, şiirin, kültür olarak sanatın değer kazandığı ilk topraklar doğudadır. Çin’dir, Hindistan’dır, İran’dır, Kore’dir, Japonya’dır, Abbasiler‘dir, Asya, Ortadoğu topraklarıdır.

Bugün dünya değişiyor, görmemezlikten gelinen her uygarlık üzerine sürülen çamurundan kurtuluyor. Sanat tarihi yeniden yazılıyor.

Ben, üzerindeki onu örten çamurlarından kurtularak kendini görünür kılmaya başlayan Çin’in sanatından, o kültürün derinliğinden biraz bahsetmek istiyorum.

Zhao Mengfu (MS: 1254-1322) Que ve Hua Dağları’nda Sonbahar Renkleri

Erken tarih dönemindeki mağara resimlerini hariç tutarsak, ilk erken dönem işaret yazı MÖ 3000 yıllarında gündelik kil kaplarda görünüyor. MÖ 1600‘lü yıllardan başlayarak hayvan kemiklerinde, kaplumbağa kabuklarında sistematik Çin yazısının örneklerini görmeye başlıyoruz. Batı Zau Hanedanlığı döneminde (MÖ 1122-MÖ 256) mülkiyet ve emir içeren metin temelli mühür yazıları daha sonra her hanedanlıkta dönüşüme uğrayarak eşsiz bir ifade aracına dönüşüyor. Bu dönüşüm özellikle İsa’nın doğumuna denk gelen yıllardan başlayan tarihten günümüze kadar bizleri büyüleyen Çin Kaligrafisinin, Çin Şiirinin, Çin Resminin temellerini oluşturmuştur. Bu temel, felsefe olarak, durağanlık ve hareketliliğin döngüsü üzerine kurulu. İki durum devamlı olarak birbirini doğururlar. Durağanlık yakındaki hareketliliğin habercisidir. Hareketli dönemde kendini durgunluğa bırakacaktır. Yazılar bu iki durumdaki halleri, anları ve davranışları niteler. Yazının diziliminden, fırça vuruşlarından, sonraki alan boşluklarından yazarın ruh haline ya da bahsedilen konunun anlamına yönelik yorumlarda bulunabilirsiniz. Yazıdaki ritm, kompozisyon ve fırça tuşları, çizileni salt yazı olmaktan çıkararak kişinin beynin içinde bir resmin oluşmasına katkıda bulunur. Bu aşamada yazı, şiir, anlatı, resim aslında tek bir amaca hizmet eder. Estetik bir cazibe ile izleyeciyi içine alarak ona özel bir an yaşatır. Rulolarda saklanan bu mucize sayfaları özel zamanlarda seremoninin bir parçası olarak açılarak izlenmesi, tüm sanatların bileşkesinin sunduğu bu özel mutluluk anlarını ifade eder. Bugün anlamını giderek yitiren ‘eserle karşılaşma’ ve onunla paylaşılan sihirli zaman o dönemin haz, mutluluk anlarını temsil ediyordu. Yazı kadar yazı gereçleri fırça, fırçanın hangi hayvanın kılıyla yazıldığı, o hayvanlara atfedilen anlamlar, mürekkep taşlarının doğadaki hammaddelerinin ne olduğu, kağıdın cinsi, hangi ağaç liflerinden yapıldığı yazının içeriği kadar önemli, bu aletler bir o kadar kutsaldı. Eğer bu birbirini tamamlayan estetik biçim ve formlar, tanrısal bir mucizeyle karşı karşıya kalınmış gibi büyük saygı içeren seremonileri anlayabilirsek o zaman Çin sanatını, Uzakdoğu felsefesini anlayabiliriz. O dönemde Çin İmparatorları, önemli sanatçılarını takdir etmiş ve o sanatçıların unutulmaması için çaba göstermişlerdir. 1311-1320 yılları arasında hüküm sürmüş olan Yuan Hanedanı İmparatoru Renzong, ülkesinin yazı ustası Zhao Mengfu ve ailesin diğer sanatçı üyelerinin eserlerinin gelecek kuşaklara iletilmesi için saray kütüphanecisine emir vermiş ve bu eserlerin günümüze ulaşmasını sağlamıştı. İmparatorun bu emri , sanata sahip çıkmak konusunda hiçbir çaba göstermeyenlere bir ders niteliğinde: ‘Sonraki nesillerin bu hanedanlıkta yaşayan bir ailede babanın, eşinin ve oğlunun kaligrafide iyi olduklarını bilmelerini sağlamalıyız. Bu sıradışı bir şey’

Wang Xizhi (MS: 303-361) Orkide Köşkünde Yazılan Şiirlere Önsöz

Bugün sanat olarak nitelediğimiz ana biçimin özünde Uzakdoğu felsefesinin bir ifade aracı olan birleşik sanat formu vardır ve tüm sanatların magmasıdır. Onun üzerinden kabuk sanat formları onun enerjini içinde taşır. Bileşik sanatların, bugünkü yeni keşifle yeniden adlandırılan disiplinlerarası sanatların kökenlerini erken Çin resminde, erken Çin metinlerinde bulabiliriz. MS 303-361 yılında yaşamış ve Çin yazısı ve resminin en önemli temsilcilerinden olan Wang Xizhi, ‘Orkide Köşkünde Yazılan Şiire Önsöz’ isimli metin 28 satır ve 324 Çince karakter içerir. Mutluluk anına bir methiye denilebilecek metinde karakterlerin dizilişleri, boşlukları, harflerin anlama göre eğilip bükülmeleri onu yazıdan resme dönüştürür. Bu ustanın izinden giderek bugüne kadar gelen çok sayıda şair, ressam bugünkü Çin sanatının temelini oluşturmuşlardır. Bu sanatçıların tarihi Avrupa Sanatı tarihinden daha az heyecanlı değildir. Bu tarihi artık her türlü kaynaklara gömülerek okuyabilir, takip edebiliriz ve geç de olsa sanatın kaynaklarını yaratanlara gereken değeri vermiş oluruz.

Ahmet Özel

Show Comments (0) Hide Comments (0)
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest


0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments