Customise Consent Preferences

We use cookies to help you navigate efficiently and perform certain functions. You will find detailed information about all cookies under each consent category below.

The cookies that are categorised as "Necessary" are stored on your browser as they are essential for enabling the basic functionalities of the site. ... 

Always Active

Necessary cookies are required to enable the basic features of this site, such as providing secure log-in or adjusting your consent preferences. These cookies do not store any personally identifiable data.

No cookies to display.

Functional cookies help perform certain functionalities like sharing the content of the website on social media platforms, collecting feedback, and other third-party features.

No cookies to display.

Analytical cookies are used to understand how visitors interact with the website. These cookies help provide information on metrics such as the number of visitors, bounce rate, traffic source, etc.

No cookies to display.

Performance cookies are used to understand and analyse the key performance indexes of the website which helps in delivering a better user experience for the visitors.

No cookies to display.

Advertisement cookies are used to provide visitors with customised advertisements based on the pages you visited previously and to analyse the effectiveness of the ad campaigns.

No cookies to display.

Shopping Cart
Total:

$0.00

Items:

0

Your cart is empty
Keep Shopping

Cemal Nadir Güler Karikatürlerinde ‘Kadın Algısı’ – Meryem Demir yazdı…

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk’ün “Dünya’da hiçbir millet kadını ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi halasa (kurtuluşa) ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim diyemez” şeklindeki Türk kadınını öven sözlerine rağmen kadınların siyasal, toplumsal ve ekonomik hayatta yer almaları kolay olmadı. Türk kadınının tarihsel süreç içerisinde elde ettiği haklara bakacak olursak birçok önemli hakkı kadınlar kendileri için bir şeyler istediğinde veya dönemin aydın kesimi diyebileceğimiz kişilerin desteğiyle en önemlisi de Mustafa Kemal Atatürk’ün destek ve girişimleriyle elde etmişlerdir. Kadınlar bu hakları elde ederken gerek kendi içinde gerekse kadınların sadece özel alanda var olmasını isteyen, “Elinin hamuruyla erkek işine karışma” diyen zihniyetten de çekmiştir. Bu zihniyetin örneklerini Cemal Nadir Güler karikatürlerinde de görmek mümkündür. Bu çalışma da genel itibariyle kadınların elde ettiği haklar ve bu hakların içerisinde önemli olarak gördüğüm seçme ve seçilme hakkı konusunda kadınların vermiş olduğu mücadele ve bu mücadeleyi sekteye uğratmaya çalışan zihniyeti Akşam Gazetesi’nde yer alan Cemal Nadir Güler karikatürleri üzerinden anlatılmaya çalışılacaktır.

II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet Döneminde Kadınların Elde Ettiği Haklar

Cumhuriyetin ilanından itibaren gerçekleştirilmeye çalışılan devrim hareketinin bir halkasını da kadın hakları oluşturmuştur. Kadınların haklarını elde etme süreci Cumhuriyet öncesine de dayanmaktadır. II. Meşrutiyet Dönemi bu bağlamda ciddi adımların atıldığı bir süreçtir. II. Meşrutiyet döneminde yaratılan “hürriyet” ortamıyla birlikte kadınlar Osmanlı devletinde kamusal alanda yer almak istediklerini, gerek bireysel, gerekse kurmuş olduğu dernekler ve basın yoluyla dile getirmeye başlamışlardır.Kadınların bu talepleri dönemin Jön Türkleri tarafından da desteklenmiştir.

II. Meşrutiyet Döneminde kadınların elde etmiş olduğu haklara genel itibariyle bakacak olursak kız çocuklarının eğitim şartlarını iyileştirmeye yönelik olduğu söylenebilir. Bu bağlamda İstanbul İnas Sultanisi (İstanbul Kız Lisesi), ilk üniversite (İnas Darülfünunu) açılmış. 1921 yılında karma eğitime geçilmiş. 1922’lerde ise kız öğrenciler tıp fakültelerine kayıt yaptırabilmişlerdir.

Türk kadını II. Meşrutiyet Döneminde sadece eğitim alanında ön plana çıkmamıştır. Bu dönemde kamusal alanda var olabildiğini ancak bu var olabilmesinin de sadece yapmış olduğu hayır işleri veya kurmuş olduğu derneklerle ordunun ihtiyacını karşıladığı anlarda olduğu söylenebilir ya da savaşlar neticesinde erkeklerin cephede olması kadınların ise geçimini sağlamak için erkeklerin boş bıraktığı yerleri teker teker doldurması sayılabilir. Örneğin 1913 yılından itibaren kadınlar ilk kez devlet memuru olarak çalışmaya başlamıştır. Türk kadını bu süre zarfında kendilerine fırsat verildiği taktirde her işi yapabileceği inancına sahip olmuştur. Bu amaçla kadınlara iş imkanı sağlamak için dernekler kurmuşlardır. Kadınlar bu dönemde İTC tarafından partinin açılan kadın kollarında da yerlerini almaya başlamıştır.

1917 yılında çıkarılan “Hukuk-i Aile Kararnamesi” ile kız çocuklarının evlendirilmesi için 17 yaş sınırı konulmuş, çok eşlilikte evlenmeden önce kadının rızasının alınması şartı getirilmiş, kadına ilk defa boşanma hakkı vererek evliliği yasal bir çerçeveye bağlamış. Ancak bu yasa iki yıl yürürlükte kalmış ve etkin bir başarı sağlanamamıştır. Yasanın iki yıl yürürlükte kalması o dönemin toplum yapısının geleneksel olduğunu ve bu nedenle henüz toplumun kadınlara haklar verilmesi düşüncesine hazır olmadığı söylenebilir.

1923 yılına gelindiğinde ise kadınlar Nezihe Muhittin önderliğinde ilk kadın partisi olan “Kadınlar Halk Fırkası”nın kurulması girişiminde bulunmuşlar ve valilikçe partinin kurulmasına onay verilmediğinden parti dernekleşme sürecine gitmiştir.

II. Meşrutiyet Döneminde Türk Kadının ve aydınlarının yapmış olduğu girişimler Cumhuriyet Döneminde kadınların siyasal haklarını elde etme sürecine zemin hazırlamıştır.

Cumhuriyet Dönemi Kadınların Elde Ettiği Haklar

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte kadınların kamusal alanda var olmasını sağlayan girişimler hızlanmıştır. Bu dönemde Tevhidi Tedrisat Kanunu ile birlikte kız ve erkek öğrenciler eşit şekilde eğitim görmeye başlamıştır. Medeni Kanun ile birlikte erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırılarak, kadınlara boşanma, velayet ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanınmıştır.

1930 yılında Türk Kadını Belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde etti. 1933 yılından itibaren kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar heyetine seçilme hakkı verildi. 5 Aralık 1934 tarihinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1935 yılında ise 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi ara seçimlerde bu sayı 18 ulaştı.

Kadınların bu hakları elde etmesi hiç kolay olmadı. Örnek vermek gerekirse dönemin yönetici kadroları kadınların siyasal hak elde etmelerine pek sıcak bakmamışlardır. 1924 Anayasası TBMM’de tartışılırken konu gündeme geldi. Anayasanın 9. Maddesi seçme ve 10. Maddesi ise seçilme hakkını düzenliyordu. Her Türk vatandaşının seçme ve seçilme hakkının olduğunun belirtildiği maddelere milletvekilleri itiraz ettiler. Gerekçeleri buna kadınların da dahil olabilecekleri endişesiydi. Bu nedenle söz konusu maddeler, “her Türk erkek…” şeklinde düzenlendi.”

Türk kadının siyasal haklarını birçok Avrupa ülkesinden önce elde etmiştir. Ancak 1934 yılından öncede bazı ülkelerde kadınlara erkeklerle aynı oy hakkı verilmiştir. Örneğin 1893’ Yeni Zelanda,1902 Avustralya, 1913 Norveç, 1917 Rusya, 1918 Avusturya, Almanya, Polonya,1920 ABD, 1928 İngiltere…

Kadınlar siyasal hak mücadelesini dernekler kurarak, basın yoluyla ve mitinglerle elde etme girişiminde bulunmuşlardır. İngiltere’de Suffragette hareketinde olduğu gibi kadınlar göz ardı edilmeye başlanınca ve hükümetçe dinlenmedikleri zaman yapmış olduğu eylemlerle haklarını elde etmek zorunda kalmamışlardır. Çünkü Türk kadını gerek eğitimine önem veren gerekse siyasal hak mücadelesini destekleyen bir lidere sahipti, teşekkürler Ata’m…

II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet Döneminde Türk Kadının elde ettiği hakları en iyi Nezihe Muhittin özetlemiştir:
”…Dün konuşma sesi günah olan kadın, bugün sanat sahnelerinde hançeresinin ahenk ve nağmelerini yükseltiyor…Dün, ancak aşçılık ve sütnenelikten başka hiçbir iş yapmasına olanak olmayan kadın, bugün bütün meslek kapılarını, iki kanadı ardına kadar açık bir davetle karşısında buluyor. Dün doktora görünmeyi bir ayıp ve günah sayan kadın, bugün kendisi doktor olmuştur. Dün mahkemede iki savunma sözcüğü söylerken kalın peçesinin altında morararak ter döken Türk kadını, bugün gururla hakim sandalyesine kurulmuştur.…Dün kanun nazarında değeri sıfır olan kadın, bugün erkeklerimizin hemen hemen bütün medeni haklarına sahip olmuştur…”

II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet döneminde kadınlara haklarının verilmesinin Atatürk devrimlerinde de olduğu gibi kademeli olarak gerçekleştirildiğini ve böylece toplumun buna hazırlanmaya çalışıldığı söylenebilir.

Cemal Nadir Güler Karikatürlerinde “Kadın Algısı”

Türk Kadınının siyasal, ekonomik ve toplumsal hak mücadeleleri dönemin gazete yazılarına ve karikatürlerine de yansımıştır. Bu bağlamda 1928- 1931 yılları arasında dönemin Akşam Gazetesi’nde yer alan Cemal Nadir Güler Karikatürlerinden yola çıkarak o dönemde toplumun hafızasında kadına yüklenmek istenen rolleri, beğenilen kadın tipi anlatılmaya çalışılacaktır. Önemli bir dönem olması bakımından bu dönem aralığını seçilmiştir. (Serbest Fırka girişimleri, kadınların belediye seçimlerine katılma hakkı elde etmesi, ekonomik sorunların yaşandığı…)

1928 yılı Ağustos ayından itibaren Akşam gazetesinde karikatür çizmeye başlayan Cemal Nadir Güler’in çizmiş olduğu karikatürlerde genel itibariyle:
Eş olan Kadın (kocasının burnundan getiren onu ezen, talepleri olan kadın iskarpin, manto, ipekli çorap, şapka vb.)
Ahlakı bozuk fena kadın (müsait !)
Siyasete girmek isteyen kadın (kamusal alana çıkmak isteyen)
Saf cahil, şişman, arzulanan kadın
İmajları yaratılmak istenmiştir.

Siyasette Kadın

Kadının siyasette yer alması dönem içerisinde karikatürlere sıklıkla konu olmuştur. Kadının siyasette varlığı mebusluk, Serbest Fırka’ ya mensup olmak ve belediye azası olmak ile sınırlandırılmış. Kadınların mebus olma düşünceleri onların bırakacağı düşünülen işleri erkeklere yüklenecek bir yük olarak algılanmakta ve değersizleştirilmektedir. Bir adamın karısının mebus olması bir adamın başına gelebilecek bir felaket olarak resmedilmektedir ve dolayısıyla kesinlikle istenmeyen bir şeydir. Kadın evde erkeğe sözünü dinlettiren otorite sahibi kişi olarak resmedilmiş.

Kadın siyasetten anlamayan sadece başlık ve unvanlara takılan biri olarak küçümseniyor. Serbest Fırka’ ya ne olduğunu bildiği için bilinçli bir giriş değil sadece adına bakarak girdiği şeklinde dalga geçiliyor.


Siyasete giren kadın evi ile ilgilenmeyen kadın, evini pislik götüren kadın(fareler, örümcekler, sinekler vs. var) kendi evi böyleyken şehrin güzelliği için çalışan kadın imajı yaratılarak kadınların evdeki işlerini yapmadan kamusal alanda var olmalarının güç ve istenmeyen bir davranış olduğu resmedilmiş.


Siyasette yer alan kadının ancak güzelliği ve erkeklere verebileceği tavizlerle seçilebileceği algısı, kadın siyasette ancak “dişiliği” ile var olabilir.

Siyasete hazırlanan kadın başlığı altında kadının dış görüş ve kılık kıyafete harcayacağı para üzerinden değersizleştirilmesi.

Ev: gürültü, şamata olan yer uyumanın mümkün olmadığı yer. Ev meclisle karşılaştırılmış evde kadın ve çocuk var. Kadın yine özel alana hapsedilmiş kendisine yüklenen sorumlulukları yerine getirmeye çalışıyor erkeğin ona yardım etmemesi dinlenebilecek yer olarak meclisi seçmesi, kadınların kendilerini boğan sıkıcı ev işlerinden kurtuluş yolu olarak siyasete girmek istemesi hicvedilmiş.


Belediye üyesi olmak sokakları süpürmekle özdeşleştirilmiş kadınların arkası uzun etekleri bu amaçla resmedilmiştir.


Kadınlar mebus olduğunda onların yapması gereken işlerin(yemek pişirmek, çocuk bakmak, dikiş dikmek vs.) erkekler tarafından yapılması gerekeceği algısı yaratılarak. Karikatürler üzerinden kadınların mebus olmasının korkulması gereken bir durum olduğu anlatılmaya çalışılmıştır.


Kadınlar mebusluk hayali çeken uzun ve dik merdivenleri çıkarak mebus olmaya niyetli ve bu konuda arzulu kadınlar olarak resmedilmişlerdir.

Eş Olan Kadın

Dönem karikatürlerine baktığımızda evlilikler: intihar, hapishane veya kaza olarak resmedilmiş evlenmemiş olmak ise kaza atlatmak olarak betimlenmiştir. Kadının bitmez tükenmez ihtiyaçlarına kul köle olan erkek algısı vardır.


Evlilikte bir dakika, bir sene kadar uzundur ve evli olan bekardan daha fazla yaşar sözü ile dalga geçme. Nikah yüzüğü çiftlerin boğazına geçirilmiş halka, kelepçe gibi resmedilmiş. Evli olmak hapishaneye düşmekle özdeşleştirilmiş diyebiliriz.

Kadının evlilikte erkekten maddi beklentileri üzerine bir algı yaratılıyor.(ipekli çorap,iskarpin,şapka,manto vb.)


Yemek pişirmek, çocuk bakmak, sökük dikmek, silip süpürmek erkek işi olarak hicivle resmedilmiş.Buradaki kadın kendinden emin, kendinin yapması düşünülen ev işlerini erkeğe yaptıran kadın imgesi var.

Merhametsiz Kadın Algısı

Erkeğe çok yüklenen ona herşeyi taşıttıran(çocuk,köpek,çantalar vs.) kadın imgesi ile kadınların erkekler önündeki baskın tavrına vurgu yapılıyor. Atatürk döneminde Türk Kadınının elde etmiş olduğu haklar sonucu erkekler karşısında baskın bir karaktere bürünmüş olduğu söylenebilir.


Aşığı ayaklarına kapanan,şairane mektuplar yazan kapısında günlerce bekleyen kişiyi istemiyor ancak paradan anlıyor. Kadının maddiyata verdiği değer ve erkeğe çektirdiği eziyet.

Beğenilen Kadın

Dönemin aydınları arasında sayılan Mazhar Osman Bey psikiyatri alanının ünlü doktoru aynı zamanda Sıhhi Sahifeler Mecmuasını yazmaktadır. Kadınların siyaset hayatında değil, ev hayatında aktif olmasını isteyen aydınlardandır(!).Yazılarında bu görüşünü savunmuş ve dönemin gazetelerine, karükatürlerine konu olmuştur. Cemal Nadir de çizmiş olduğu karikatüründe Mazhar Osman Bey’in beğendiği kadın tiplerini resmetmiş. Ona göre beğenilen kadın yemek pişiren, çocuk doğurup emziren, dikiş diken, çamaşır yıkayan, etrafı süpüren, yuvarlak hatlara sahip, hafif toplu kadın şeklindedir.

Modada Kadın

Karikatürlere genel itibariyle baktığımızda kadınlar 1920’li yıllarda Amerika’da doğan yeni kadın tipi ( Flapper ) saçı kısa kesilmiş, kısa etekli, özgür kadınlar olarak resmedilmiştir. Kadınlar: modern, şapkalı, mini etekli, topuklu ayakkabılı, kürklü, eldivenli, uzun tırnaklı, inci kolyeli olarak resmedilmişler.
Dönemin modası olan kısa etek ile kadın bedeninin cinsel obje olarak kullanımı mevcuttur.Erkekler zayıf kadınların kısa, şişman kadınların ise uzun etek giyme taraftarıdırlar.

Israrlı takip ile rahatsız edilen kürklü, mine etekli, topuklu ayakkabılı kadın ve onu rahatsız eden adamın sevimli halde ve normal bir şey gibi aktarılıyor.


Kadının siyasal hak talebinde bulunması, okuma yazma öğrenmesi, kamusal alanda var olmak istemesi:kızın damada benzemesi, pantolon giymesi, kısa saçlı olması üzerinden hicvedilmiştir.

Güzel Kadın

Kadınla ilgili karikatürlerde çok sık öne çıkan temalardan birisi güzellik müsabakalarıdır. Güzel kadın = zayıf kadın algısı, kadınların sadece güzelliğe indirgenmesi ve kadınların dedikodu ile özdeşleştirilmesi.

Kadında yaratılan güzellik algısı sarkmamak, buruşmamak üzerine kodlanmış,karikatürdeki kadın hergün bir saat spor yapıyor. Sarkan kasları için jimnastik yapıyor. Buruşuklukları için bir saat süt banyosu yapıyor ama tüm bunların nafile bir çaba olduğu kadının yaşlılığına vurgu yapılarak anlatılmış.

Dönemin karikatürlerinde güzel kadın: boya, makyajla sıklıkla anlatıldığından her aşamada küçümsenmektedir.

Nezihe Muhittin ve Kadınlar Birliği

Cemal Nadir’in dönem ile ilgili karikatürlerine baktığımızda Nezihe Muhittin ismi ile karşılaşılmaktadır. Nezihe Muhittin kadınların siyasal ve sosyal hakları için mücadele etmiş, toplumdan süzülüp gelen bir öncüydü, onu konuşamayan kadınların sesi olarak düşünebiliriz. Nezihe Muhittin bir grup kadınla birlikte 1923 yılında Kadınlar Halk Fırkasını kurma girişiminde bulunmuş. Ancak bu girişim valiliğin izin vermemesi üzerine başarısızlıkla sonuçlanmıştır. İzin verilmemesi üzerine bu oluşum nitelik değiştirerek Türk Kadınlar Birliği adıyla bir dernek sıfatını almıştır. Nezihe Muhittin Kadınlar Halk Fırkası aracılığı ile kadınların siyasal haklarını kazanmasını ve kadınlığın statüsünü yükseltmeyi amaçlamıştır.

Kadınlar Birliği, ilk kongresinde, siyasal haklar talep etmiş, ancak bu istek tepkilere yol açmıştır. Birlik başkanı Nezihe Muhittin’in kadınların siyasal haklarını elde etmesi konusundaki ısrarcı tavırları dernek başkanlığında değişikliklere yol açmış ve Nezihe Muhittin’in yerine daha ılımlı yapısıyla bilinen Selçuk Hatun Kız Orta Mektebi Müdürü, Sadiye Hanım getirilmiştir. Ocak 1928’e kadar birlik başkanlığında kalmış daha sonra yerine Latife Bekir Hanım getirilmiştir.

Latife Bekir, verdiği bir demeçte Nezihe Muhittin’in Birliği asıl amacından uzaklaştırdığını ve yaptığı yolsuzluklarla Birliğin kasasını boşalttığını iddia etmiştir. Bundan sonra da, Birliğin hayır işleri ile meşgul olacağını ve siyasi hakların peşinde koşmayacağını söylemiştir.

Nezihe Muhittin inatla toplumu ve kendi kaderini değiştirmek için çalışmış. Kendisini “sesi gür çıkan bir kadın” olarak nitelendirmiş. Kurmuş olduğu dernekten ihraç edilmesine, sesini kesmek isteyenlere inat yazmış olduğu romanlarla da kadınları eğitmeyi kendisine bir borç bilmiş. Örneğin ilk romanlarından biri olan Kevser Nine’de erkeklerin dünyasına giren çalışan kadın Kevser’in başına gelen olaylar neticesinde kadınların ders çıkarmasını ve çalışma hayatına atılan genç kızları uyarmak istemiştir. Yolsuzlukla itham edilen kadın (Nezihe Muhittin) zamanında Birliğin fikirlerini açıklamak üzere sırf kendi parasıyla Türk Kadın Yolu dergisini yayınlamaya başlamış.
Nezihe Muhittin kendisine dayatılan rol kalıplarına uymayarak kadınların siyasal haklarını elde etmesi için canını dişine takarak mücadele etmiştir. Nezihe Muhittin dönem karikatürlerinde erkekler için büyük bir tehdit unsuru olarak lanse edilmiş. Erkeklerin alanına müdahale edip kadınlarında bu alanda var olması için mücadele etmiş. Erkeklerin hakim olduğu tarih yazıcılığında unutturulmaya çalışılmış yada göz ardı edilmiştir. Ne kadar unutturmak için mücadele etseler de dönemin gazetelerinde yer alan karikatürler sayesinde Nezihe Muhittin’in yapmış olduğu hareketin önemini bir kez daha anlıyoruz.

Birlikte yer alan kadınların kadınlığa ilişkin görüşlerinin farklılık göstermesi (hayırseverlik, siyasal haklar vs.)Birlik içerisinde de çift başlılığı beraberinde getirmiştir. Dönemin karikatürlerine baktığımızda bu çift başlılığı Kadınlar Birliği ile kurucu başkanı Nezihe Muhittin karşıtlığını üzerinden görüyoruz bu karşıtlık kaynana, gelin simgesiyle özdeşleştirilmiştir.

Erkek bakış açısına göre “Kadınlar Birliği” canı sıkılan kadınların üye olup eğlenecekleri yer olarak resmedilmiştir. Kadınlar Birliği üyelerinin yapmış olduğu faaliyetleri canları sıkılıp eğlenmek amacıyla yaptığı algısı yaratılarak küçümsenmiştir.

Sonuç:
Türk Kadını siyasal, sosyal ve ekonomik haklarını elde etmek için sadece dönemin aydın kesimi(!)ve üst düzey devlet görevlileriyle mücadele etmemiştir. Geleneksel toplum yapısına sahip zihniyet ile de mücadele etmiştir. Türk Kadınının bu hakları elde etmek için sarfettiği çaba kadınların karikatürlere konu olmasına ve geleneksel toplum yapısına sahip olan okuyucular nazarında bu karikatürlerin bir propaganda aracına dönüştüğü söylenebilir. Cemal Nadir Güler dönemin eril zihniyetini karikatürlerine aktararak o dönemdeki kadın algısını anlamamıza yardımcı olmuştur.

Cemal Nadir Güler karikatürlerinde görüldüğü üzere kadın algısı eril zihniyetin düşünce yapısı üzerinden aşağılayıcı bir konumda gösterilmiştir. Günümüzde de bunun pek çok örneğini görmekteyiz.”Kadın; gazetelerin arka sayfa güzeli, dergilerin kapaklarını süsleyen imge, gözlenen ve cinselliği çağrıştıran obje yada tüketilen ve aynı zamanda tüketen, tükettikçe mutlu olan ve kendini var eden bir nesneye dönüştürülmektedir.” Ayrıca üst düzey devlet görevlilerinin demeçlerinde de kadın için üç çocuk yapsın, kahkaha atmasın, evinde oturup kocasına börek açsın gibi ifadelere yer verdikleri görülmektedir. Toplumun düşünce yapısını şekillendiren devlet görevlilerinin tutumlarının kadını eve hapsedici düzeyde olması toplumu da bu ideolojiye sahip olmalarına zemin hazırlamaktadır.

Kadınlar 1900’lü yıllardaki kadınların verdikleri hak mücadelesini unutmayıp haklarına sahip çıkmalı ve bu hakları elde etmesini sağlayan Nezihe Muhittin gibi öncü kadınları ve mücadelelerine destek olan Mustafa Kemal Atatürk’ü unutmamalıdır.,

Meryem Demir

Kaynakça:
Gazeteler
Akşam

Kitaplar
Balcıoğlu Semih, Cumhuriyet’in 75.yılında Türk Karikatürü, Türkiye İş Bankası Kültür Yay.,1998.
Baykan Ayşegül- Ötüş (Baskett) Belma, Nezihe Muhittin ve Türk Kadını 1931,İletişim Yay.,İstanbul,1999.
Benazus Hanri, Geçmişten Günümüze Kadınlar ve Kadınlarımız, Bizim Kitaplar Yay.,İstanbul,2008.
Çakır Serpil, Osmanlı Kadın Hareketi, Metis Yay.,İstanbul,1996.
Sipahioğlu Ahmet, Türk Grafik Mizahı 1923- 1980, Dokuz Eylül Yay.,İzmir,1999.

Makaleler
Kanlı İzlem Ali- Dikmen Feriha, “Kadının ‘Metalaştırılma’ Sorununun Sosyal Medya Üzerine Okunması: Ala Loca Üzerine Bir İnceleme”, İstanbul Arel Üniversitesi, İletişim Fakültesi İletişim Çalışmaları Dergisi, Yıl:1, Sayı: 3,2012.

Kartal Cemile Burcu,”II.Meşrutiyet’in Cumhuriyet’e Mirası: “Makbul Kadınlar””, İ.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,No:38,Mart 2008.

Sağ Vahap, ”Tarihsel Süreç İçerisinde Türk Kadını ve Atatürk”, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 2,Sayı 1.

Salman Bolat Bengül,”1930 Kadınlara İntihap (Seçme- Seçilme) Hakkı Verilmesine Yönelik Tutumlar”, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Sayı:19,Bahar 2014.
İnternet

Uyar Hakkı ,”Kadın Hakları Atatürk Cumhuriyeti’nin Eseridir”, http://www.egemeclisi.com/haber/32088/kadin-haklari-ataturk-cumhuriyetinin-eseridir.html, (Son Erişim Tarihi: 30.12.2015).
Zihnioğlu Yaprak,” Kadınsız İntihap: Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkası, Kadın Birliği “http://www.obarsiv.com/cagdas_turkiye_seminerleri_0809.html,(Son Erişim Tarihi: 28.12.2015).

Comments are closed