Allı turnam bizim ele varırsan – Cemil Biçer yazdı…
Tan ağarırken uyanırım, mesleki bir alışkanlık olsa gerek.. 30 yıl her sabah saat yedi de ders başı yapmaktan biyolojik saatim serkisof saat gibi tıkır tıkır işliyor, mübarek, bir sabah olsun...
Tan ağarırken uyanırım, mesleki bir alışkanlık olsa gerek.. 30 yıl her sabah saat yedi de ders başı yapmaktan biyolojik saatim serkisof saat gibi tıkır tıkır işliyor, mübarek, bir sabah olsun...
Bir zamanlar yaşamımızda çok derin izleri olan iletişim aracı mektuplar şimdi sadece türkülerde bir hüzün öğesi olarak yaşıyor, kah sabah rüzgarlarına yazıp sevdiğimize selam gönderdiğimiz kah yeşil başlı gövel ördekler...
Her köyün, her mahallenin bakıp beslediği bir delisi, bir meczubu vardır. Anadolu kültürünün kadim özelliğidir bu, belki de en insani olanı! Anadolu insanı, meczup tipleri “eserli, esrik” olarak niteler, ihtimam...
Ağlangaçlı bir öykü yazmaya kalksam girizgahı bu cümle ile başlatırdım. Amacım anneler üzerinden duygu sömürüsü yapmak değil sadece hayat şartlarının bizi nasıl bir canavara dönüştürdüğünün tespitini yapmak istiyorum. Sosyal hizmet...
Çarşamba; orta Karadenizin en büyük ve ekonomisi en dinamik kasabasıdır. Yeşilırmak deltasının hemen başlangıcında M.Ö. 4000 yılından bu yana kullanılan bir yerleşim merkezidir. Hititlerin, Yeşilırmak kıyısında şimdiki Ordu köyü civarında...
Tahsin Yücel‘in *Kumru ile Kumru* romanında sıkça geçen atasözüdür. Sanırım yeni neslin “oha falan oluyorumm yanee”si gibi bir anlam taşımaktadır. 16 Nisan garabeti çerçevesinde EVET’çi zevatları dinlerken dilime peleseng oldu...
Her yıl 8 Martta ,“Dünya Kadınlar Günü” gına getiren tekdüzelikte basmakalıp sözcüklerle kutlanır, geçiştirilir. Olaydan tek mutlu olan taraf, üst gelir grubu için mücevherciler, orta gelir gurubu için ise çiçekçilerdir....
Sarışın, boncuk mavisi gözleri olan her tarafı toz toprak içinde diz kapakları düşüp yuvarlanmadan yara bere içinde boynunda uyurken bile çıkartmadığı kuş lastiği (sapan)olan bir çocuk getirin gözünüzün önüne, üstüne...
Zaman zaman yaşamımın öz eleştirisini yaparım. Özellikle de ıssız kumsallarda batan güneşe doğru uzun yürüyüşlerde. Güneş denizin üzerinden batana değin yürürüm saatlerce. Sonra ay ışığının yakamozlarla dansını seyrederek geriye dönerim....
Türk sanat musikisini “aklı evvel” edebiyat tarihçilerimiz öteden beri saray müziği, diye yaftalayıp ötekileştirmişlerdir. Oysa olaya sosyolojik açıdan bakıp incelendiğinde bu müzik türünün de kendi içinde “toplumcu” ve “muhalif” bir...