Engels’in “Ailenin Özel Mülkiyeti ve Devlet Kökeni” adlı kitabındaki şu satırlar, şimdiki kokuşmuş ve çürümüş sistemin yarattığı bir avuç burjuva sınıfını yeterince açıklıyor. Engels diyor ki; ‘Burjuva, karısını salt bir üretim aracı olarak görüyor. Üretim araçlarının ortaklaşa kullanılacağını düşünüyor ve doğal olarak ortaklaşa olma yazgısından, kadınların da aynı şekilde paylarına düşeni alacaklarından başka bir sonuca varamıyor.’ Açıkça şunu demek istiyor; burjuvalar kendi proleterlerinin karılarını-kızlarını ellerinin altında bulundurmakla yetinmiyor ve resmi fuhuşu bir yana bırakırsak, birbirlerinin karılarını baştan çıkartıp ayaktan soymaktan büyük haz alıyorlar. Yani sadece birbirlerinin karılarını değil, proleterlerin karılarını, kızlarını ortaklaşa kullan ve payına düşeni al!
Formül: ‘Baştan çıkar, ayaktan soy!’
Bizim burjuva özentilerimiz de konu cinsellik olunca, mevzuları dönüp dolaşıp “adım tomas, bana komaz” lugâtından ibaret oluyor. Fırtınada bile yaka-bağır açık dolaşan özenti burjuva sınıfı, bünyeyi parasetamol manyağı yapıp, sabahları saat alarmına ihtiyaç duymuyor çünkü gözleri hapşırık nöbetiyle açılıyor. Şöhret hastalığında bayağı bir yol alan burjuva adayları, artık yeni doğmuş cenini dahi reklam filminde oynatarak birbirlerinin popolarını öpme yarışına girişiyorlar.
Nedir bunların derdi?
Manken podyumlarında poposuna bez bağlanmış, Tuğçe Kazaz gibi salınan çocuklar… Lise okullarında emzirme odaları, 4-5 yaşındaki çocuklara duyulan şehvet ve nihayetinde tecavüzü yasallaştırma girişimleri… Bir yanda namusu apış arasından ibaret zanneden muhafazakârlar, diğer yandan karısını salt bir üretim aracı olarak gören sözde entelektüeller ama ikisinin de ortak paydasını, kadın bedeni oluşturuyor. Podyumlarda anasının-babasının ayakkabısını giyerek yürümeye çalışan 9-10 aylık bebeklerin gülünçlüğü kadar aynı yaştaki çocukların kafasına çarşafı geçirmek, aynı zihniyetin ortak paydası olarak sırıtıyor. O yaşa o pozlar larç gelmiyor mu? Kızının, oğlunun poposunu bilmem ne beziyle bağlayıp, podyumlarda emekletmenin anlamı nedir?
Amaç nedir, hedef kitle kimdir belli değil! Yoksa “büyüdüğünde bize cillop gibi bakar” gibi düşünen ana-babaların, şimdiden piyasa yapması mıdır?
İnsan panayırında popo-bacak yarışı
Sömürü çarkının başındakiler, parlak neonlar altında bilmem ne yarışması düzenleyerek piyasaya yeni bacak-popo kazandırıyorlar. Piyasa ekonomisinin sermayesine yarışma ile katılanı, ertesi gün bir arabanın üzerinde şov yaparken görüyoruz. Pazara sunulan kadın mı yoksa araba mı belli değil. Yıllarca işin mutfağında yetişen sanatçılar iş bulamazken sistemin etiketiyle sözde statü kazananlar, bir filmin esas oğlanı veya esas kızı olarak ekranlardan nanik yapıyor. İki sözcüğü bir araya getirip de anlamlı tek cümle kuramayan aptal çehrelere parlak makyajlar yaparak toplum bilimcisi olarak servis ediyorlar. Her koşulda kazanmaya odaklı kapitalizm, en dandik ürünü bile süslü ambalaj içinde işte bu esas oğlanlar ve kızlar vasıtasıyla topluma kakalıyor. Geliştirdikleri yol ve yöntemlerle bireyi, toplumu istediği şekilde biçimlendirip yönlendiriyorlar. İthal programlarla toplumu uyuştururken, sözde muhafazakârları bile kadını erkeğe, erkeği kadına pazarlayan programlarının baş köşesine oturtabiliyor.
Bunların ilişkileri de bir tuhaf birader, körüklü otobüs desek günaha girmeyiz. Kim kime kur yapıyor, alıcı-satıcı kim belli değil. Renkleri hepten flu! Sistem, her kitlenin burjuva sınıfını yaratıp boyalı basın yoluyla gerçekleri toplumun gözünden kaçırıyor.Bunun için de çeşitli yol ve yöntemler deniyorlar. Gösterişli, renkli yaşamları pohpohlayarak her şeyi bir düş perdesi altında topluma sunuyorlar. Akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan gençliğin, dibi anında düşüyor ve böylesi lüks özentiye kapılarak, diskoda, çay partilerinde, alkol -arabeskle debelenirken sömürüyü, nedenlerini, kendi olma olgusunu, kurtuluşu ve hatta özgürlüğü düşünecek zamanı bile bulamıyorlar. Kuşaktan kuşağa zehirlenmeler adeta saadet zinciri şeklinde aktarılıyor ve bu şekilde alt-üst sınıflar oluşturuluyor. Sınıf gözetmeksizin sistematik olarak topluma pompalanan ileri ”Demokrasi” ile ”Barış” adlı ikiz ceninlerin; “medeniyetlerin buluşması, dinlerin kucaklaşması” nakaratını tekrarlamasından çıkartacağımız somut gerçek ise yeni dünya düzeninin figürlerinin artık yalnızca elit, modern giyimlilerden oluşmadığı, burjuva sınıfına çarşaf, türban, takunya, kıl-tüy’ün de dahil edildiğidir. Tek değişmeyen şey ortak sermayeleridir. Yani kadın bedeni ve çocuklardır. Lafın kuyruğuna düğüm atmadan evvel, kapitalizmin “her şeyin satılıktır” gerçeği üzerine temellendirdiği piyasa ekonomisine katkı sunmaya gönüllü anne-babalara elbette bir önerim olacaktır. Siyah önlük, beyaz yaka ile gittikleri ilkokullarda heceleyerek okudukları fişler artık aşağıdaki gibi yeniden düzenlenmiştir. Aşağıda hazırlamış olduğum örnekleri gerçekçi bulmayabilirsiniz ancak Ali’nin protez bacaklı olduğu için koşamadığını, Ayşe’nin kendi bedeninden utandırıldığı için izole bir yaşamı kabul etmek zorunda bırakıldığını da asla unutmayın!
- Kaya top oyna, iyi transfer yap.
- Jale tele-kız ol, kötü yola düş.
- Bak şu köşe, dön köşeyi.
- Koş ali koş, b.k var sanki.
Veysel Boğatepe
Ana fotoğraf: Louise Bourgeois, Seven in a bed