Customise Consent Preferences

We use cookies to help you navigate efficiently and perform certain functions. You will find detailed information about all cookies under each consent category below.

The cookies that are categorised as "Necessary" are stored on your browser as they are essential for enabling the basic functionalities of the site. ... 

Always Active

Necessary cookies are required to enable the basic features of this site, such as providing secure log-in or adjusting your consent preferences. These cookies do not store any personally identifiable data.

No cookies to display.

Functional cookies help perform certain functionalities like sharing the content of the website on social media platforms, collecting feedback, and other third-party features.

No cookies to display.

Analytical cookies are used to understand how visitors interact with the website. These cookies help provide information on metrics such as the number of visitors, bounce rate, traffic source, etc.

No cookies to display.

Performance cookies are used to understand and analyse the key performance indexes of the website which helps in delivering a better user experience for the visitors.

No cookies to display.

Advertisement cookies are used to provide visitors with customised advertisements based on the pages you visited previously and to analyse the effectiveness of the ad campaigns.

No cookies to display.

Shopping Cart
Total:

$0.00

Items:

0

Your cart is empty
Keep Shopping

Bir Melek Daha Gördü! – Zeynep Ersen yazdı…

Arkadaşımla sahilde buluştuk. Kumsal kalabalıktı. Arkadaşımla birbirimizi çok sevdiğimiz için kalabalık bize sıkıntı vermedi. Arkadaşımın ismi Güneş ve Güneş ismiyle bu dünyada geçirdiği yirmi bir yıl içerisinde, gökyüzündeki güneşe uzanan yirmi bir yol bulmuş. Bunu görmemek olanaklı değil. Arkadaşım, gökyüzünden bizlere cömert ısı ve ışınlarını gönderen güneşle bütünleşmiş. İkimizin de ağzını bıçak açmıyor. İkimiz de, birkaç haftadır, tepemizde leş kargalarının uçuştuğunu hissediyormuşuz; Bu minvalde sabah telefonlaşmıştık.
Aniden, başının üzerindeki ağır simit tepsisiyle karşımıza çıkan yirmili yaşlarının başındaki simitçi bize doğru yaklaşıyor. Ve biz ona bakar bakmaz, tepsiden bir açma kuma yuvarlanıveriyor.
Düştüüü, diyorum ben.
Simitçi ağlamaklı. Ve sanki sıcaktan sarhoş olmuş gibi.
Güneş, aniden çantasına davranıyor. Anlamadan bakıyorum. Sonra bir hamlede ayağa fırladığı gibi, önce yere düşmüş açmayı kaldırıyor ve sonra gülümseyerek,
Kardeşim bu simit kaç para? Ben alayım, balıklara vermek istiyorum, diyor.
Simit bir buçuk lira. Açma iki lira, diyor simitçi dargın bir çocuk edasıyla.
Güneş elinde tuttuğunun iki lira olduğuna sevinip, bunu simitçiye veriyor. Simitçinin dargın kalbi sanki biraz can buluyor.
Güneş’ten başka kimse açma ya da simit almıyor.
Yorgun genç adam başının üzerindeki tepsiyle uçsuz bucaksız yürüyüşüne koyulmaktayken, bense, Güneş, kızgın güneş ve simitçiyle yaptığım duygudaşlık sonucunda,
Kolay gelsin güzel kardeşim, diyorum.
Sağol abla.
Güneş, yarı beline kadar denizde, (olmayan) balıklara ekmek ufalamakta. Yanına gidiyorum. Görüyorum ki gözlerinden yaşlar damlamakta. Çenesi titremekte.
Nen var?, diyorum
Biliyor musun?, diyor. O bir melekti. Ben daha önce de melek gördüm. Bu sebeple melekleri tanıyabiliyorum.
Asıl melek sensin. A bak! İşte balıklar da geldiler!
Ben melek olsaydım, şuradan bir bardak su alır gelirdim. Ayrıca eve götürmek üzere birkaç simit ve açma alırdım. Simitçinin dargın kalbine bir nebze olsun deva olurdum. Biliyorum o bir melekti!
Demek bir melek daha gördün. Ama hazırlıksızdın ve tek istediğin, meleğin üzülmemesiydi.

Güneş‘in çenesi titriyordu.

Zeynep Ersen
zeynep.ersen@yahoo.com

0
Comments are closed