Shopping Cart
Total:

$0.00

Items:

0

Your cart is empty
Keep Shopping

Bir İdim İki Oldum Yarım Kaldım – Mahmut Çaymaz yazdı…

6 Aralık 2023 tarihinde Asmalı Sahne’de Taylan Yılmaz’ın yazdığı, Muharrem Uğurlu’nun yönettiği Taylan Yılmaz’ın tek kişilik performansını sergilediği ve Bis Tiyatro çatısı altında çıkan ‘Artiz’ oyununu seyrettim. Afişinden dolayı postmodern bir oyun seyredeceğimi düşünürken başladıktan sonra aslında her şey çok farklılaşmaya başladı benim için.

Zekeriya Bir’in bir şeylerin ucundan tutunmak için sinema ve oyunculuk sektörü içerisinde koşuşturmasını hiçbir bilgisi değeri olmayan, samimiyetsiz insanlara kendini kanıtlama yolunda asıl elindekilerin değerini nasıl bilmediğini, hayat koşuşturması içindeyken hayatındakileri nasıl elinden kaçırdığını, travmalarının bugün kendisinde nasıl bir yol açtığını gördüğümüz bir oyun.

Taylan Yılmaz‘ın metin düzleminde düğümleri açıp kapattığı ve hatta düğümcüklerinde kapandığı, çeşitli oyunlardan alıntılar yaparak hem tiyatro ile uğraşanların farklı anlamlar çıkarabileceği hem de uğraşmayanların farklı anlamlar çıkarabileceği çok katmanlı bir metinle bizi karşıladı. Zekeriya Bir’in küçüklükten kalan travmalarının bugün aldığı kararları nasıl etkilediğini ve toplum içerisinde nasıl davrandığını kalemiyle gözler önüne sermiş psikolojik, sosyolojik ve fiziksel açıdan nasıl bir kişilik olduğunu da kalemiyle bize gösterdi. Toplum içerisinde öteki olan, gittiği projelerde karşısındaki insanı tek seferde anlayamayan belki de kendisiyle iletişim kuran insan sayısının az olduğundan kaynaklı olarak iletişimi zayıf kalan bir Zekeriya Bir. Babası’nın küçük yaşta aileden ayrılması sonucunda bir baba rol modeli bulamamış annesinin devamlı kuzusu olarak yaşamış her anında annesinin telefonunu aramasıyla karşılaşmış, kendi kabuğunda küçük dünyasında efsaneler yaratmış ancak gerçek dünyada bir karınca olarak yaşamış iki olmaya çalışmış Zekeriya Bir.

Sahneye girdiğimiz an itibariyle bizi tabut gibi ortada duran bir sandık ve duvarın bir ucundan bir ucuna uzanan hasır bir ip ile karşılaştık. Dekor tasarımı oldukça minimal tutulmuş ancak işlevsel açıdan çok yönlü olarak kullanılmış. Sandığın içindeki levhalar ışığı yansıtarak bize göstermeci bir tiyatronun içinde olduğumuzu çokça hatırlatmış yabancılaştırma öğesi olarak kullanıldı aynı zamanda o levhalardan zaman zaman kendimizi görmüş sandığı her kapattığında seyirci olarak tabutun içine bizi sığdırdı. Oyunda kullanılan aksesuarlar oyun içerisinde ipe asılarak hepsi sahnede yerini aldı ve oyun sonunda bize Zekeriya Bir’i tanıtan bir görüntü sundu. O ipte asılı olan aksesuarlar oyunun başında asılı olsaydı inanıyorum ki bizler için hiçbir önemi olmayacaktı ancak oyun sonunda asılanlar sadece bir obje değil aynı zamanda Zekeriya Bir’in de karakteriydi. Her bir aksesuara çokça anlam yüklenmiş ve o ipe asılmıştı. Ancak bir tanesi sadece aksesuar değil aynı zamanda ışığında yardımcısıydı.

Işık tasarım düzleminde oyuncu sandığın sağ ve solunda zaman zaman karanlıkta kaldı dikey olarak verilen ışıktan dolayı yüzünün görünmesi zor bir hale geldi. Tasarım düzleminde ışıkların açısının ve aydınlattığı nokta olarak oyuncunun karanlıkta kaldığı sahneler ortaya çıktı. Ancak operatörlük konusunda geçişler oldukça yumuşak ve hissettirilmeden yapıldı sahneler arası geçiş organik bir şekilde sağlandı. Robot ışıkla Strobe ( ışığın devamlı kapanıp açılması ) yapılması ve oyuncun yavaş bir şekilde dans etmesi sanki onun orada fotoğraf karelerinin birleşimi gibi görünmesini sağladı. Oyunun bir bölümünde ışıklı ayakkabıların ışıkları ışık tasarım düzleminde de kullanılmış olması oldukça ilgi çekiciydi.

Yönetmen Muharrem Uğurlu, var olan metin düzleminde iyi bir reji oluşturmuş karakter geçişlerini zaman geçişlerini oyuncu üstünde oldukça sağlıklı ve organik bir hale getirmiştir. Seyirci yaşananların hangisinin çocukluk döneminde hangisinin bugün olduğunu kolayca anladı ve Zekeriya Bir’in trajikomik hikayesine ortak oldu.

Göstermeci bir şekilde sahneye konan oyunda oyunculuk oldukça doğal ve içimizden biri olarak karşımıza çıktı. Bu türe hizmet eden birden fazla öğe vardı… Oyuncunun oyun olduğunu defalarca belirttiği söylemler, ses kayıtları ve geriye dönüş sahneleri ile elde edilen yabancılaşma efektleri ve sandığın içindeki suratımıza parlayan ışığın yarattığı yabancılaşma efekti… Bunların hepsi göstermeci türe hizmet etmiş ve bize bir oyun seyrettiğimizi hissettirmiştir.

İşin oyunculuk kısmını sona bırakmak istedim çünkü Taylan Yılmaz kaleminde ne kadar başarılı bir performans sergilediyse oyunculuğunda da bir o kadar başarılı bir performansı gözler önüne serdi. Acılarını bedenindeki ve dilindeki bir yara gibi bizlere oyunu ile gösterdi. Soyut acılarını somut olarak bizlere hissettirdi. Babasının yerine koyduğu abisinin aslında ona yeteri kadar destek olmadığını, her dakika kendisinden haberdar olmaya çalışan annesinin babası olmadığını, babasının küçük yaşta kendisine ne kadar kötü davrandığını, bunların toplum içerisinde ne kadar onu öteki yaptığını, defalarca tabuta benzeyen sandığın içinde kaybolmaya çalıştığını ve şöhret peşinde koşarken ona tek değer veren annesinin ölümünü duyduğunda hayatı nasıl kaçırdığını bizlere anlattı. Belki bizlerde bir şeylerin peşinden koşarken bazı şeyleri fark edemedik belki bizlerde iki olalım derken yarım kalacağız kim bilir. Zekeriya Bir’in acı dolu hikayesi aslında bizim hikayemiz… Çıktıktan sonra kendinizi sorgulayacağınız bir oyunculuk; etkisini belki ömür boyu kaybetmeyeceğiniz bir metinle karşılaşabilirsiniz. Zekeriya Bir, iki olayım derken ne yazık ki yarım kaldı.

Mahmut Çaymaz
Dramaturg, Tiyatro Eleştirmeni

Oyun Programı

08.01.2024 Pazartesi / 20:30
Asmalı Sahne / İstanbul

17.01.2024 Çarşamba / 20:30
Asmalı Sahne / İstanbul

Psikoterapiye Ne Zaman Gitmeliyim?

0
Show Comments (0) Hide Comments (0)
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments