Ağrı’nın Diyadin ilçesinde geçmişte barınma, güvenlik ve savunma açısından birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Meya Antik Kenti’nde son dönemlerde kayaçların aşınmasıyla peribacaları ortaya çıktı. Peribacaları Diyanlilerin olduğu gibi bölgeye yolu geçenlerin de ilgisini çekiyor.
Meya Antik Kenti, Diyadin’in Günbuldu köyünün batısındaki bir dağın sarp kayalıklarına oyularak yapılmış ve antik kentin içinde ibadethane, tandırlık, yaşam alanları ve çok sayıda mağara barındırıyor. Ulaşımın kolay olduğu Meya Antik Kenti’nde, yapılan incelemelerde çeşitli işaretler ve yapılar, geçmişte bölgenin birçok uygarlığın beşiği olduğunu kanıtlıyor.
BÜYÜKBİRTURİZM POTANSİYELİNİ BARIYOR
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi (AİÇÜ) Rektör Yardımcısı ve Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Kaya yaptığı açıklamada bölgenin, kanyon, termal tesisler ve Meya Antik Kent ile önemli bir turizm potansiyelini barındırdığının altını çizdi:
“Buradaki mağaralar bir bölümü doğal oluşum sonucu, bir bölümü de burada yaşayan uygarlıklarca barınma amacıyla yapıldığını görüyoruz. Burası aynı zamanda bir kale kentidir. Kale kentleri savunma amaçlı kurulur. Suyun yakınlarda bulunabildiği, tarımın ve hayvancılığın kolaylıkla yapılabildiği bir alan. Burada, güvenlik birinci planda dikkate alınmış ve kalenin bulunduğu dağın zirvesinde ciddi şekilde korunaklı bir kent inşa edilmiştir.”
MEYA ANTİK KENTİ’NE ULAŞIM KOLAY
Prof. Dr. Faruk Kaya, antik kente ulaşımın rahat olduğunu ve merak edenlerin gelip burayı görmesi gerektiğini anlattı. “Burada hem tarih, hem coğrafya hem de jeoloji vardır. Burada mutlaka çalışmaların yapılması lazım. Bu potansiyelin turizme kazandırılması lazım. Arkeolojik araştırma yapıldığı ve turizm bölgesi ilan edildiği zaman, burası ülkemiz açısından ve özellikle sosyo ekonomik ve kültürel yönden, Türkiye’nin en geri kalmış illerinden olan Ağrı ve Diyadin ilçesinin kalkınması açısından gizli potansiyeldir.”
KORUMA ALTINA ALINMALI
Antik kentin koruma altına alınması gerektiğini vurgulayan Kaya, bunun yapılmaması halinde bir süre sonra doğal ve beşeri etkenler sonucunda büyük ölçüde tahrip olacağı ve mağaralardan eser kalmayacağını anlattı.