Customise Consent Preferences

We use cookies to help you navigate efficiently and perform certain functions. You will find detailed information about all cookies under each consent category below.

The cookies that are categorised as "Necessary" are stored on your browser as they are essential for enabling the basic functionalities of the site. ... 

Always Active

Necessary cookies are required to enable the basic features of this site, such as providing secure log-in or adjusting your consent preferences. These cookies do not store any personally identifiable data.

No cookies to display.

Functional cookies help perform certain functionalities like sharing the content of the website on social media platforms, collecting feedback, and other third-party features.

No cookies to display.

Analytical cookies are used to understand how visitors interact with the website. These cookies help provide information on metrics such as the number of visitors, bounce rate, traffic source, etc.

No cookies to display.

Performance cookies are used to understand and analyse the key performance indexes of the website which helps in delivering a better user experience for the visitors.

No cookies to display.

Advertisement cookies are used to provide visitors with customised advertisements based on the pages you visited previously and to analyse the effectiveness of the ad campaigns.

No cookies to display.

Shopping Cart
Total:

$0.00

Items:

0

Your cart is empty
Keep Shopping

Bu Fotoğrafın Gerçek Hayattaki Hikâyesini Biliyor Musunuz?

Gülen Gözler, Bizim Aile, Neşeli Günler gibi kalabalık kadrolu sıcak aile güldürülerinin yapımcısı olan Arzu Film, bir süredir arşivlerini açarak instagram hesabı üzerinden set fotoğraflarını ve film karelerini paylaşıyor. 

Arzu Film’in paylaştığı bir “Bizim Aile” karesiyle birlikte, o karenin arkasındaki öykü de açığa çıktı. O öyküyü de Adile Naşit’in 21 Haziran 1985 tarihinde verdiği bir dergi röportajından öğreniyoruz:

“Bizim Aile filminin çekimlerinde idik. Halit Akçatepe ile Münir Özkul aralarında konuşup gülüşüyorlardı. Tarık Akan da oturmuş bir köşeye dalıp dalıp gidiyordu. Yanına gittim, çok samimi değildik. Çorba içme saatiydi, çorba içtik ve ” Hayırdır ” dedim, zor da olsa anlatmaya başladı. 

‘Mühendislik fakültesindeyken, okula yakın bir yerde bir matbaacı arkadaşım vardı. Cebinden kitaplar basar, insanlar okusun diye uğraşırdı. Bugün gelirken ona rastladım. İşleri bozulmuş, kapatmak zorunda kalacakmış dükkanı’ dedi. 

Çekimler iyi gidiyordu. Münir’in yanına gittim, durumu anlattım. Yevmiye usulü çalışıyorduk, ne yapacağımızı da çok bilmediğimiz için bekledik. Belki elimizden bir şey gelirdi. Münir bunu epey dert edindi. 

Hani o can alıcı sahne var ya; Münir’in o güzel tiradı. Saim Bey’ in kapısından içeri girer, “sen değil, ben büyüğüm ben” diye noktalar. İşte o sahnede, herkesin eli ayağı buz kesti. Yarım saat bir sessizlik oldu. Gün bitti, yevmiyeler dağıtıldı.

O gün ne olduysa hepimiz 3’er yevmiye aldık. Münir 10 yevmiye almıştı. Herkes aldıklarını bir araya getirdi topladık ve Tarık Akan’a uzattık. Kabul etmedi, zorla kabul ettirdik. Beraber gidip matbaadaki işler düzelene kadar, her gün biraz daha destek olduk.

Bugün, Tarık’ın vesilesi ile o matbaa halen çalışıyor ve geçtiğimiz gün 20 bin adet kitap basıp tüm ülkedeki okul kütüphanelerine yolladı.” 

Hesapta, o basılan kitabın Atatürk‘ün Nutuk‘u olduğu da belirtildi.

Fotoğraflar: Instagram/ Arzu Film

Münir Özkul’un Ardından – Ulaş Karakaya yazdı…

Comments are closed